Türk edebiyatı, zengin ve köklü geçmişiyle dünya edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan bu edebi serüven, Arap ve İran edebiyatının etkisinde kalan divan edebiyatının ardından Tanzimat Dönemi ile modernleşme sürecine girmiştir. Servet-i Fünûn ve Milli Edebiyat Dönemi’yle çeşitliliğini artıran Türk edebiyatı, Cumhuriyet Dönemi’yle birlikte üretilen toplumsal ve bireysel temalı eserlerle zenginleşmiştir.
Günümüz çağdaş Türk yazarları evrensel konuları yerel dokularla harmanlayarak edebiyatımıza yeni boyutlar kazandırmaktadır. Her okuyuşta keşfetme hissi oluşturan içerikleriyle Türk edebiyatı klasikleri haline gelen eserlerden ilhamla birçok yeni eser yazmaktadır. Türk edebiyatına damga vurmuş, her dönemin ruhunu yansıtan Türk edebiyatı klasikleri listesi içinden bazı eserleri sizler için bir araya getirdik.
Türk edebiyatı klasikleri kaç kitap ve isimden oluşur sorusu uçsuz bucaksız bir hazine, onun en değerli parçalarından biri de Sabahattin Ali’dir. 1907 yılında Eğridere’de doğan Ali’nin ilk şiir ve öyküleri 1924 - 26 yıllarında yayımlanır. 1946’da çıkmaya başlayan, zamanın ilk mizah ve muhalefet kapsamlı Markopaşa dergisinde yer alan yazıları nedeniyle 1947’de cezaevine girer. Bundan bir yıl sonra, günümüzde de aydınlatılamayan bir faili meçhul cinayete kurban olur.
Türk edebiyatına toplumcu gerçekçi eserler veren Sabahattin Ali’nin hüzünlü aşk romanı Kürk Mantolu Madonna Raif Efendi ile Maria Puder’in tutkulu hikâyesini anlatır. Eser dilin akıcılığı, karakterlerin iç dünyalarının derinliği ve çözümlemelerindeki ustalıkla edebiyat dünyasının başyapıtlarından biri olmuştur.
Türk edebiyatı klasikleri kategorisinin olmazsa olmaz isimlerinden Aziz Nesin’in (1915 - 1995) eserleri yergi ve gülmece edebiyatının öncüleri arasındadır. Yazar çağın sorunlarını, toplumsal düzendeki çarpıklık ve çelişkileri mizahi bir dille kaleme almıştır. Asıl adı Mehmet Nusret olan Nesin, eserlerinde halk edebiyatının anlatı unsurlarından, masal temasından yararlanmış; meddah geleneğinin anlatım öğelerini çağdaş edebiyata uyarlamıştır.
Aziz Nesin, diğer ismi “Kağnı Gölgesindeki İt” olan, 1961 yılında yayımlanan Zübük isimli eserinde açıkgöz Zübükzade İbrahim Bey’in, kendi kasabasının insanının saflığı sayesinde belediye başkanlığı ile başlayıp milletvekilliğine kadar yükselen politik kariyerini hicveder. Kitap kasabadaki diğer yaşayanların ağzından anlatılmaktadır.
1899 yılında İstanbul’da doğan Peyami Safa, hayatını kaybettiği 1961 yılına dek birçok eser kaleme almıştır. Şair İsmail Safa’nın oğlu olan yazar, tür ve kurgu açısından karakterize olmayan romanlarında Server Bedi takma adını kullanır. Bu isimle yazdığı “Cingöz Recai” romanları büyük ilgi görmüştür.
Peyami Safa, ilk kez 1930 yılında yayımlanan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanının birinci baskısını Nazım Hikmet’e ithaf etmiştir. Türk edebiyatı psikolojik roman türünün en başarılı örneklerinden biri olan eserde, adı belirtilmeyen genç kahramanın yaşadığı bir hastalık anlatılmaktadır. Konu yazarın çocukluğunda geçirdiği bir hastalığa benzediği ve eser de anı biçiminde yazıldığı için kitap otobiyografik roman olarak değerlendirilmektedir.
1911 yılında Cide’de doğan Mehmet Rıfat Ilgaz toplumcu çizgiyi sürdüren yazarlardandır. 1993 yılında hayata gözlerini yuman Ilgaz, 82 yıllık yaşamına şiirden mizah öykülerine, romandan çocuk kitaplarına kadar birçok eser sığdırmış, bir dönem okunması yasaklandığı için halka erişimine izin verilmeyen Karartma Geceleri eseri, 2004 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan 100 Temel Eser Listesi içinde yer almıştır.
Hababam Sınıfı, Türk edebiyatı klasikleri kitapları içinde konusu değiştirilerek filmi çekilen ilk eser değilse bile en popüleridir. Uzun dönem boyunca yatılı okumuş ve daha sonra öğretmenlik de yapmış olan yazar, Hababam Sınıfı’nı anılarından yola çıkarak kaleme almıştır. Eserde eğitim sisteminin bozukluğunu, yönetici ve eğitimcilerin durumunu toplum tarafından kabul edilmeyen öğrencilerin bakış açısından anlatmıştır.
Samsun’da doğan Vüs'at O. Bener (1922 - 2005) öykü türü başta olmak üzere roman, oyun, şiir türlerinde eserler vermiştir. Tam adı Vüs’at Orhan Bener olan yazar 1950 yılında New York Herald Tribune’le İstanbul gazetesinin düzenlediği Dünya Öykü Yarışmasında Dost öyküsüyle üçüncülük ödülü kazanmıştır. Böylelikle dönemin çok sesli edebiyat ortamında ismini duyurmaya başlamıştır.
Yazarın Dost ve Yaşamasız’da toplanan öyküleri Sait Faik sonrası gelişen yenilikçi tarzdaki öykücülüğün de ilk meyvelerindendir. Genelleyici, idealist ve saltçı söylemler yerine anlamı çoğaltan, göstermek yerine sezdiren bir anlatım tekniği kurmuştur. Öyküleri sıradan yaşamın çoğunlukla göz ardı edilen ayrıntılarını öne çıkarır.
Gerçek ismi Mehmet Sait olan Sait Faik Abasıyanık Kasım 1906’da, Adapazarı’nda dünyaya gelir. Türk edebiyatı klasikleri arasındaki tartışılmaz yeri, yazarın doğada ve insanlarda gördüğü her detayı kurgulama becerisi sayesindedir. 1954 yılında hayatını kaybedene kadar kendine özgü anlatım biçimiyle kurguladığı hikâyelerinde toplumcu gerçekçiliğin izlerini de görmek mümkündür.
Sait Faik’in son dönem eserlerinden olan ve İş Bankası Kültür Yayınları Türk Edebiyatı Klasikleri kategorisinde yayımlanan Alemdağ’da Var Bir Yılan kurgu ve anlatım açısından önceki eserlerinden farklılıklar içerir. Okuyucuyla birlikte oluşturuluyor hissi veren öyküleri çağrışımlar ve yaşanmışlıklar çerçevesinde kurgulayan yazar kendi bilinçaltının yansımalarını, yine kendine özgü diliyle aktarmıştır.
Asıl adı Tahir olan Fakir Baykurt (1929-1999) ilkokuldayken hece şiirleriyle başlayan ve Gönen Köy Enstitüsü’nde öğretmenlerinin de teşvikiyle gelişen bir edebiyat geçmişine sahiptir. Köy gerçekçiliğini öne çıkararak, sanatın halktan beslenmesi gerektiğini vurgulayan Baykurt eserlerinde yoğun şekilde yerel söyleyiş ve şive kullanır. Almanya’ya göç eden Anadolu insanının yeni kimlik arayışına da yer verdiği eserlerinin köy romanı veya edebiyatı kategorisinde değerlendirilmesine olumsuz bakmıştır.
1959 yılında yayımlanan Yılanların Öcü Fakir Baykurt’un ilk romanıdır. Bu romanda farklı gelir düzeylerine sahip birey ve toplulukların mücadelesi ele alınır. Irazca Üçlemesi içinde yer alarak edebiyat tarihine geçen roman Yunus Nadi Ödülü almıştır. Romanların kahramanı Irazca, Türk Köylü Kadının bilgeliği ve direncinin simgesidir.
Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğan Orhan Kemal (1914-1970)’in asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü’dür. Çırçır fabrikalarında işçilik, dokumacılık ve ambar memurluğu yapan Orhan Kemal askerlik görevini yaparken Ceza Yasası'nın 94. maddesine muhalefetten beş yıl hüküm giymiş ve 1940 yılında Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanışmıştır. Böylelikle şiir yerine düz yazıya yönelen yazar sosyal gerçekçi bakış açısıyla Türk romanındaki “Anadolu’ya yöneliş” döneminde sosyal sınıfsal çatışmaları kaleme almıştır.
Bereketli Topraklar Üzerinde kitabı yazarın kendi bilgi ve görgülerinin yanı sıra gözlemlerine de dayalıdır. Yazar kitabın “Bir lokma ekmek için” zorlu iş şartlarında çalışmak zorunda kalan insanların hayatından derlendiğini anlatmaktadır.
Reşat Nuri Güntekin (1899-1956) İstanbul Edebiyat Fakültesi’nden 1912 yılında mezun olmuş, çeşitli okullarda öğretmenlik ve müdürlük yapmıştır. 1931 yılında MEB müfettişi olmuş, 1939-1944 yıllarında ise Çanakkale milletvekilliği görevini yürütmüştür. Yazın yaşamına 1918 yılında Cemil Nimet takma adıyla yazdığı Harabelerin Çiçeği romanı ve Eski Ahbap adlı öyküsüyle başlamıştır.
Güntekin, romanlarında genellikle kahramanın anlatıcı olduğu bakış açısını tercih etmiştir. Aşk, acıma, karamsarlık gibi derin bireysel duygularla yozlaşma, idealizm gibi toplumsal temaları bir arada işlemiştir. Türk edebiyatı klasikleri önerileri arasında yer alan Çalıkuşu romanı da Anadolu’da yaşamayı seçen idealist, aydın Türk kadınını Feride’yi anlatır. Roman ilk dönem gerçekçi yönelim romanlarındandır.
Cumhuriyet Dönemi yazarlarından Kemal Tahir (1910-1973), asıl adıyla Kemalettin Demir birçok farklı türde eserler veren önemli edebiyatçılar arasında yer alır. Roman, hikâye, şiir, senaryo gibi çeşitli türlerde eserler veren yazar törelere bağlı köy sorunlarını bilimsel dayanaklarla kaleme almış, nehir romanı formunda olan eserlerinde ayrıntıcı, gelenekçi ve kuralcılığa önem vermiştir.
1956 yılında yayımlanan Esir Şehrin İnsanları adlı eseri yakın tarihin gerçekliğini ele alan ilk şehir romanıdır. Esir Şehir Üçlemesi’nin ilk kitabı olan roman İstanbul’un işgali sırasındaki insan tiplerini ele alır. Roman, Türk aydınının kimlik bilincini kaybetmemesi gerektiğini ifade eder.
Nobel Edebiyat Ödülü’ne birçok kez aday gösterilen Yaşar Kemal (1923-2015) veya asıl adıyla Kemal Sadık Gökçeli, Osmaniye’de doğmuştur. Şiir ve roman yazarlığının yanı sıra aktivistliği ile de tanınan yazarın eserlerinde toplumcu gerçekçi akımın etkilerini görmek mümkündür. Folklörü kendi köken kültürü olarak gören Yaşar Kemal, Anadolu yaşamını destansı bir anlatımla ortaya koymuştur.
Türk edebiyatı klasikleri arasında bulunan İnce Memed 4 ayrı ciltten oluşur. Bununla birlikte YKY Türk edebiyatı klasikleri seçkisinde takım olarak da bulmak mümkündür. Yazarın kendi deyimiyle “‘İçinde başkaldırma kurduyla doğmuş’ bir insanın, ‘mecbur adam’ın romanı” olan İnce Memed’in ilk baskısı 1955 yılında yayımlanmıştır.
Refik Halit Karay (1888-1965) İstanbul Beylerbeyi’nde dünyaya gelmiştir. Karay edebiyat dünyasına mizahi yazılarıyla adım atmıştır. Eserlerinde realizm ve natüralizm akımlarının etkileri görülen Refik Halit, Fecriâti topluluğu mensubu olmuş ve sanatın şahsiliği fikrini savunmuştur.
Yazarın realist akımın etkileri görülen, 1919 yılında yayımlanan Memleket Hikayeleri isimli kitabında 14 hikâye bulunur. İstanbul’daki sıradan insan hayatıyla Anadolu’daki kasaba ve köy yaşamından kesitlerin yer aldığı eseri, bireyler yerine toplumların sosyal eleştirisine yer verir.
Kahire doğumlu Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974) edebi şöhretini roman, hikâye, tiyatro, mensur şiir, bilimsel inceleme ve hatıra türündeki eserleriyle kazanmıştır. Realizm akımından etkilenen Karaosmanoğlu, Cumhuriyet ve Milli Edebiyat Dönemi yazarları arasındadır.
Karaosmanoğlu Yaban romanında Milli Mücadele sırasında Orta Anadolu’daki bir köyde bulunan Ahmet Celal isimli Türk aydınının köy halkına yabancılaşmasını anlatmaktadır. Ahmet Celal köy halkını eğitmek için bir kurtarıcı olduğunu düşünür, kafasında yarattığı, realiteden farklı gerçeğin yaşam ile çatışması sonucu yabancılaşır.
Leyla Erbil (1931-2013) edebiyata 1945 yılında şiirle girmişse de 1950 sonrasında yazdığı öyküleriyle ismini duyurmuştur. Yazdığı öykülerinde geleneksel söz dizilimini kırarak yeni ve özgün bir anlatım dili oluşturduğunu görmek mümkündür. Varoluşçu bir anlayışla çağdaş insanın toplumla çatışmasını işlediği eserlerinde zamanla toplumcu bakış açısı üzerine yoğunlaşmıştır.
Gerçekçiliği farklı boyutlarıyla yansıtmayı amaçlayan Erbil’in 1961 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı Hallaç’taki yazın tutumunun aynı dönem yazarlarından farklı olduğunu görmek mümkündür. Burjuva yaşamın yapaylığı, ikiyüzlülüğü ve kaypaklığını gözlemcinin anlatımıyla kaleme alırken, neredeyse okuru saf dışı bırakacak ölçüde derin bir bilinç akış yöntemi kullanmıştır. Eser, Türk edebiyatı klasikleri İş Bankası Kültür Yayınları'ndan yayımlanmıştır.
Kuzguncuk’ta doğan Sevim Burak (1931-1983) birçok farklı meslekten sonra 1960 - 61 yıllarında sadece yazmaya yönelmiştir. Hikâyeyi “İnsanın doğduğu günden ölümüne kadar yürüdüğü yolda kendi kendine konuşması” olarak anlatan yazarın eserlerinde gerçeküstücülük akımının izlerini görmek mümkündür. Yazar, kadını yok eden yerleşik kalıplara karşı çıkarak en uçtaki örneklere odaklanmıştır.
Yazarın Yanık Saraylar kitabı 1965’te, toplumcu edebiyat anlayışının yaygın olduğu bir dönemde yayınlanmış ve beklenen tepkiyi alamamıştır. Küskünlük ve hayal kırıklığı 17 yıl süren yazarın Sahibinin Sesi oyunu ve Afrika Dansı adlı öykü kitabı 1982’de yayımlanmıştır. Yazar “Yanık Saraylar”da azınlıkların, müzmin yalnızların, umutsuzların, bir köşede ölmeye çekilenlerin dünyalarını anlatmıştır.
Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) güçlü kalemiyle edebiyat tarihine yeni bir soluk getiren yazarlardandır. Eserlerinde çeşitli sanat dallarının izlerini görmek mümkündür. Cumhuriyet Dönemi yazarlarından Tanpınar’ın kitaplarında sembolizm akımının etkileri yer alır.
Yazarın 1954 yılında yayımlanan Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eseri Türkiye’nin modernizme geçişinde yaşanan toplumsal sorunları anlatır. İki uygarlık arasında bocalayan toplumun hatalı tutumları hicvedilir. Tanpınar’ın tüm eserlerini Türk edebiyatı klasikleri seti olarak satın almak mümkündür.
Tam ismi Nezihe Şükran Meriç olan Nezihe Meriç (1925-2009) Cumhuriyet Dönemi kuşağının ilk kadın yazarıdır. Kadın ve çocuk sorunlarına eğilen çalışmalarıyla tanınan yazarın öyküleri birçok ülkenin öykü antolojilerinde yer almıştır. Öykülerinde sıcak, samimi bir dil kullanan yazar bireysel ve toplumsal konulara eğilmiştir.
Nezihe Meriç’in 1960 yılında yazdığı Korsan Çıkmazı modernleşen ülkenin insanları tarafından yetiştirilen Berni ile Meli’nin hikâyesini anlatır. Kitap hayatın farklı veçhelerinde doğru ve dürüst insanlar olmanın erdemini anlatan, büyüyüşün uzun öyküsüdür.
Asıl adı Hatice Saadet olan Suat Derviş (1905-1972) toplumcu gerçekçi edebiyatı biçimlendiren yazarlardandır. Türk feminizminin de önemli isimlerinden olan Derviş, edebiyat dünyasına 50’ye yakın roman, 300’ü aşkın öykü, sayısız çeviri, röportaj dizileri bırakmıştır.
1968 yılında yayımlanan ve en iyi Türk edebiyatı klasikleri arasında yer alan romanı Fosforlu Cevriye’de toplumun dışına itilmiş ve ötekileştirilmiş bir fahişenin hayatını anlatmıştır. Sade bir dille yazdığı romanında toplumun farklı sınıflarından karakterler yer almaktadır. İnsan sevgisinin temel alındığı bu romanıyla toplumdaki iki yüzlülüğü de ironik bir yaklaşımla ortaya koymuştur.
1921 yılında Manisa’da doğan Yusuf Atılgan, liseyi Balıkesir Lisesi'nde üniversiteyi ise İstanbul Üniversitesi’nde okumuştur. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezndur. Tercüman gazetesinin 1954 yılında düzenlediği öykü yarışmasına iki farklı takma ad ile katılmış ve hem birincilik hem de yedincilik kazanmıştır.
Modernist bir yazar olan Atılgan’ın ilk romanı Aylak Adam 1959’da yayımlanmıştır ve Yunus Nadi Roman Ödülü’nde ikincilik almıştır. Kitapta başkahraman C’nin büyüme süreci psikolojik yabancılaşma, aile kurumuna karşı yalnızlık ve tutunamama gibi temalar etrafında ele alınmış, o dönemdeki aydın bireylerin aylaklığı öne çıkarılmıştır.
Modern Türk edebiyatı klasikleri ve yazarları arasında oldukça popüler olan Tomris Uyar (1941-2003) İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun olmuştur. Öykülerinde ekonomik ve sınıf sorunları yaşayan kişilerin baskılarını anlatan yazarın 60’ı aşkın çevirisi kitaplaştırılmıştır. Çeviri ve öykü dalında birçok ödül alan yazarın öyküleri İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Lehçe’ye çevrilerek çeşitli dergilerde yer almıştır.
Öykülerinde samimi ve içten bir dil kullanan yazarın 1973 yılında yayımlanan Dizboyu Papatyalar kitabında yaşadıkları baskılara boyun eğmeyen bireylerin kişilik ve değer çatışmaları yer alır.
Sevgi Soysal (1936-1976) ’ın ilk dönem hikâyelerinde varoluşçuluk akımının etkisi görülür. Gündelik hayatın birey üzerindeki izlenimlerini şiirsel bir ifadeyle aktaran yazar varoluşu mekânda bir mesele olarak sunar. Soysal’ın eserlerinde mizahın ayırt edici bir yeri vardır.
Yazarın 1974 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanan Yenişehir’de Bir Öğle Vakti eseri toplumsal kesiti çok boyutlu olarak anlatır. Gözlemlerden yola çıkarak gerçek insan portrelerini birbirinden kopuk hayatlarından alarak bir kurguda buluşturmuştur.
Doğum adı Feruze Çerçi olan Füruzan (1932-2024) sosyalizm akımından beslenen eserleriyle dikkat çeker. Kadın ve çocukların yoksullukla mücadele içinde yalnızlaşmalarını, detaycı anlatımlarıyla ustaca kaleme alan yazar çağdaşımız kadın romancılar arasındadır.
Füruzan’ın kaleme aldığı, 1975 yılında TDK Roman Ödülü’nü kazandıran Kırk Yedililer eseri Türk edebiyatı klasikleri arasında yer alır. 1968 öğrenci hareketleri ile 12 Mart dönemini yaşayan genç kuşağı anlatan roman bir anne-kızın ilişkisi çerçevesinde kurgulanmıştır.
Varoluşçu yazarlar arasında yer alan Tezer Özlü (1943-1986) yaşadığı dönemde dünya metropollerinde ortaya çıkan sürrealizm ve ardından Marksizm ile varoluşçuluk akımlarından etkilenmiştir. Yazarın kitaplarının birçoğu ölümünün ardından yayımlanmıştır.
Özlü ilk kez 1984 yılında yayımlanan Yaşamın Ucuna Yolculuk kitabında hayatını etkileyen yazarların kentlerine, yaşamlarına, ölümlerine yaptığı yolculuğu anlatır. Modern Türk edebiyatı klasikleri listesi içinde yer alan bu kitap Almanya, İtalya ve Çekya gibi ülkelere yolculuk yapan yazarın kendi kırgın ruhundaki yolculuğu dile getirmektedir.
20. yüzyıl Türk edebiyatının değerli romancılarından olan Adalet Ağaoğlu (1929-2020) yazın dünyasına 1946’da Ulus gazetesinde yayınlanan tiyatro eleştirileriyle katılmıştır. Türkiye’nin değişik dönemlerini ve insan hayatlarını inceleyen yazar eserlerinde aydın kimliği, sorumluluğu ve bunalımından; modernizmin slogancılık esasına dayanan fikirlerinden, sosyal ve siyasal alandaki değişimin kadın - erkek ilişkilerinden söz etmiştir.
Okunması gereken Türk edebiyatı klasikleri arasında yer alan Bir Düğün Gecesi yazarın Dar Zamanlar adlı üç kitaplık dizisinin ikinci kitabı olarak 1979 yılında yayımlanmıştır. Ankara Anadolu Kulübü’nde, 1972 yılında geçen bir düğünü anlatan eser, 12 Mart darbesinin etkilerini yoğun olarak taşımaktadır. Tek bir gece olarak yaratılan alt evren içinde Türkiye’nin 70’li yıllardaki durumunu gözler önüne serer.
1957 yılında Kayseri’de doğan Latife Tekin’in yazarlık kariyeri 1977 yılından sonra başlamaktadır. Yazar kendi deyimiyle “Hayatın sıkıntılarına yazarak direnmeye” çalışmıştır. Romanları yoksulluk ve göç temaları çerçevesinde kurgulanan yazar eserlerinde var olandan farklı bir üslup ve yaklaşım benimsemiştir. Tekin’in eserleri İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Farsça ve Hollanda diline çevrilmiştir.
Latife Tekin’in ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm 1983 yılında yayımlanmıştır. Anadolu’daki köy yaşam tarzını anlatan romanda, kırsaldan şehre göç eden ailenin yaşamı masalımsı bir anlatımla aktarılır.
Eserleriyle Türk edebiyatı klasikleri kitap listesi içinde önemli bir yeri olan Pınar Kür 1943 yılında Bursa’da doğmuştur. Başarılı bir akademik hayatı olan yazar hikâye ve romanlarının yanında çevirileriyle de tanınmaktadır. Kür’ün eserleri kadın meseleleri üzerine yoğunlaşmaktadır. Çalışmalarında toplum sorunlarının içindeki kadının bireysel dertlerine yer vermektedir. Yazarın 1989 yılında yayımladığı Bir Cinayet Romanı isimli eseri postmodern polisiyenin en güzel örnekleri arasındadır.
Pınar Kür’ün Bitmeyen Aşk romanı 1986 yılında yayımlanmıştır. Romanda “aşk” teması odaktadır. Bununla birlikte yazar eserinde yeni anlatım teknikleri de kullanmış, aşka bilimsel bir bakış açısı eklemiş, ayna kuramı için de üçüncü kişiyi yani yazarı romana katmıştır.
1941 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Ayşe Kulin edebiyat dünyasına 1984 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı Güneşe Dön Yüzünü ile girmiştir. Gazete, dergi ve televizyon gibi kitle iletişim mecralarında görev alan Kulin’in eserleri farklı dillere çevrilmiştir. Üslubundaki akıcı ve yalın anlatımla dikkat çeken yazarın birçok eseri çok satan kitaplar listesinde uzun süre yer almıştır.
Yazarın en popüler eserlerinden biri olan Adı Aylin 1997 yılında yayımlanmış ve aynı yıl Nokta Dergisi Zirvedekiler Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. Kitap gerçekte yaşamış, yazarın deyimiyle “Delifişek” bir karakter olan Aylin Devrimel’in birçok ülkeyi kapsayan sıra dışı hayatını anlatmaktadır.
1940, İstanbul doğumlu sosyolog, gazeteci ve yazar Oya Baydar lise son sınıftayken yazdığı gençlik romanı ile dikkat çekmiştir. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdikten sonra dönemin siyasi yapılanması içinde yer alan yazarın edebiyata dönüşü 90’lı yıllarda olmuştur. 12 Eylül darbesi sırasında yurtdışına çıkmış ve 12 yıl boyunca Almanya’da yaşamıştır. Sosyalist sistemin çöküş sürecini yakından yaşayan Baydar bu dönemi 1991 yılında yayımladığı Elveda Alyoşa öykü kitabında anlatmıştır. Baydar hâlen bir internet sitesinde köşe yazarlığı yapmaktadır.
Yazarın Türk edebiyatı klasikleri roman listesinde yer alan O Muhteşem Hayatınız kitabı 2012 yılında yayımlanmıştır. Eserde ünü dünyayı sarmış bir divanın tüm haberlerini toplamayı amaç edinmiş bir müzik öğretmeni üzerinden anlatılan insanın kendi gerçeği ile yüzleşme konusu yer alır.
Türk edebiyatının Nobel Ödüllü yazarı Orhan Pamuk 1952 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1977 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun olmuştur. Pamuk 2006 yılında Nobel Edebiyat ödülünü almış ve bu ödülü alan en genç yazarlardan biri olmuştur. Yazarın kitapları 63 dile çevrilmiş ve on üç milyon baskıya ulaşmıştır.
Orhan Pamuk’un Türk edebiyatı dünya klasikleri arasında yer alan Masumiyet Müzesi kitabı 1974’ten 2000’lerin ilk yıllarına kadar olan geniş bir süreyi kapsamaktadır. Zengin bir adam ve orta halli bir ailenin kızı olan iki kişi üzerinden aşk, arkadaşlık ve daha birçok konuyu anlatan roman geçmişe dönüşlerle eski İstanbul yaşamını da aktarmaktadır.
1971 yılında Strazburg’da doğan Elif Şafak kurgu romanları ile tanınmaktadır. Eserleri 50’den fazla dile çevrilen yazar 2021 yılında BBC’nin “100 Kadın” listesinde Fransa adına yer almıştır. Akademisyen kimliği ile de tanınan Britanyalı Türk yazar sosyal roman türünde eserler vermiştir.
Yazarın 2009 yılında yayımlanan romanı Aşk, Amerikalı bir ev kadını olan Ella üzerinden kurgulanır. Bir yayınevinde editör asistanı olarak çalışan Ella, A.Z.Zahara adlı bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirirken dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkması ile gelişir.
Türk edebiyatı klasikleri nelerdir sorusu geniş kapsamlı olarak yanıtlanabilir. Geniş kapsam içinde yer alan önemli yazarlardan biri de Ömer Zülfü Livaneli’dir. 1946 yılında Konya’da doğan Livaneli’nin eserleri günümüzün en çok satan ve okunan kitapları arasında yer almaktadır. Livaneli yazarlık kimliğinin yanı sıra gazeteci, yönetmen ve besteci kimlikleriyle de tanınmıştır. Hemingway’in hayatı ve kariyerinden büyük ölçüde etkilenen yazar ilk 1978 yılında, içinde sekiz öykü olan Arafatta Bir Çocuk isimli kitabıyla edebiyat dünyasına adım atar.
Yazarın 2011 yılında yayımlanan Serenad adlı eseri Maya Duran’ın hikayesini anlatmaktadır. Maya, İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamış olan Profesör Wagner ile tanıştıktan sonra kendi geçmişine, aile tarihine dönüş yaşamış ve öğrendiklerini öykülemiştir. Kitap genel olarak müzik ve sanatla iç içe bir aşk hikâyesi üzerinden kurgulanmış olsa da çeşitli siyasi olaylarda hayatını kaybeden kişilerin hikâyelerini gözler önüne sermektedir.
Reşat olan Reşat Nuri Güntekin’in eserleri en güzel Türk edebiyatı klasikleri arasında yer alır. Babası askeri doktor olduğu için birçok il gezen Reşat Nuri yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamlamıştır. Öğretmenliğin yanı sıra edebiyatla uğraşan Güntekin tiyatro edebiyatı üzerine de çalışmıştır.
Yazarın 1928 yılında basılan Acımak romanı küçük yaştan itibaren kötü davranışlara maruz kalan, bu nedenle acıma duygusunu yitirmiş Zehra Öğretmen’i konu alır. Zehra hayatı boyunca babasını suçlamıştır. Onun vefatıyla birlikte bulduğu günlüğünü okuyarak babası ve hayatı hakkındaki gerçekleri öğrenir.
Servet-i Fünun ve Cumhuriyet Dönemi yazarlarından Halid Ziya Uşaklıgil Osmanlı İmparatorluğu Sultan Reşat devrinde Mabeyn Başkatipliği görevini yapmıştır. Bazı yazılarını Mehmet Halit Ziyaeddin adıyla yayımlayan yazar edebiyat hayatına çeviri ve şiir ile başlamıştır. Eserlerinde geniş betimleme ve psikolojik çözümlemelere yer veren Uşaklıgil kahramanlarını çok çeşitli sosyal çevrelerden seçmiştir.
Halid Ziya’nın ilk kez 1899 yılında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edilen romanı Aşk-ı Memnu ilk büyük Türk romanı olarak kabul görmüştür. Türk edebiyatı roman klasikleri arasında önemli bir yeri olan eserde 20. yy başında İstanbul’da yaşayan, Batılı yaşam tarzını benimsemiş bir ailede geçen gönül ilişkisi konu edilmiştir.
İstanbul’da doğan Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914) aşk ve tabiat temalı şiirleri ile bilinmektedir. Öğretmenlik de yapan Ekrem’in farklı türde birçok eseri vardır. İnsanı doğa içinde ele alan şiirlerinde aşk ve ölüm temalarını da işleyen şair, eski ve yeni edebiyat tartışmalarının merkezinde yer almıştır.
Yazarın tek romanı Türk edebiyatının realizm türünde yazılmış ilk örneği olan Araba Sevdası adlı eseridir. Günümüzden daha eski Türk edebiyatı klasikleri arasında yer alan bu önemli eser Batılılaşma, züppelik ve yabancılaşma gibi önemli konuları sorgulamaktadır.
Halide Edip Adıvar 1882 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk dönem romanlarında büyük değişimler geçiren, idealist kadın kahramanlar bulunmaktadır. Kadınlığı sosyo kültürel olarak aile yapısında öneme sahip bir olgu olarak ele alır. Kurtuluş Savaşı ile ilgili ilk roman Ateşten Gömlek’de Halide Edip tarafından yazılmıştır.
Yazarın son dönem romanlarından olan Sinekli Bakkal Türk edebiyatı klasikleri arasında önemli bir yere sahiptir. Adıvar bu romanda Doğu - Batı karşılaştırması ve medeniyet çatışmasına yer vermiştir. Roman, II. Abdülhamit döneminde adı “Sinekli Bakkal”, günümüzde de Sinekli Bahçe olan bir sokaktan adını almıştır. Aynı dönemli eser bir meddahın idealist kızı Rabia’nın müzik öğretmeni Peregrini ile ilişkisini, Peregrini’nin tasavvuf felsefesiyle tanışmasını anlatan panoramik bir romandır.
İstanbul Balat’ta, 1875 yılında dünyaya gelen Mehmet Rauf’un edebiyata yönelişi küçük yaşta okuduğu kitaplar ve izlediği tiyatrolarla başlamıştır. 1897 yılından itibaren “Servet-i Fünûn” dergisinde, yaklaşık 5 yıl boyunca yazdığı hikâye, roman, mensur şiir, makale ve incelemeler kaleme alır. Yazar eserlerinde ana tema olarak yoğun hassasiyet, hastalıklar, sonu intihara varan karşılıksız aşklar gibi konular ile kötümser bir atmosferi işlemiştir.
Yazarın Eylül adlı kitabı Türk edebiyatının ilk psikolojik eseridir. 1900 yılında Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan ve 1901 yılında kitaplaştırılan Eylül kocasının kuzeni ile yasak aşk yaşayan bir kadın ile eşinin psikolojik durumunu anlatmaktadır. Roman toplumsal cinsiyet rolleriyle kadın ve erkeğin toplumdaki yeri gibi sosyolojik konular üzerine yoğunlaşmıştır.