Emily Bronte'nin tek eseri olan bu kitap dünya edebiyatının da zirvelerinden. Çevirisi çok iyi. BKM kitap sayesinde çok da ucuza almıştım. Şiddetle tavsiye ederim.
Geçirdiği kaza sonucu bacağını kaybeden yaşlı bir adamın bakıcısına duyduğu aşkı anlatıyor. İlk başlarda yavaş ilerlese de sonrası daha çabuk okunabiliyor. Tavsiye ederim.
Adam öldürmek suçundan İdam Cezası verilen bir mahkum. 5 hafta boyunca idamdan kurtulma umudu ve mucizesi ile yaşar. Gardiyanların onu almaya geldiği gün tüm umutları tükenir. Aklına üç kadın gelir. Annesi, karısı ve minik kızı. En çok minik kızı Marie için üzülürken, kızını son kez görmesi için hücreye getirilir. Büyük bir özlemle kızını kucaklayan mahkuma, kızının bayım yavaş olun canımı acıtıyorsununuz demesiyle şaşırır. Marie babasını tanımaz. Mahkum baban nerde diye sorduğunda küçük kız Babam öldü der. ➡️Mahkumun bu durumdan sonra yüreğindeki son sevgide yok olmuştur. Greve Meydanına idam için getirilen mahkumun son sözleri; Ah! Sefiller! Sanırım merdivenden çıkıyorlar. Bir idam mahkumunun mahkumiyetinden, giyotinle idam edileceği zamana kadar iç dünyasında yaşadıklarını yansıtan ve okuyuca sonuna kadar yaşattıran bu muhteşem eseri mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Christopher, 15 yaşında Otizm belirtileri gösteren bir erkek çocuğudur. Yaşadığı sokaktan öteye tek başına gidemez. Hayali astronot olmaktır. Dünya üzerindeki tüm ülkelerin başkentlerini sayabilir ve matematik konusunda çok iyidir. Bir gün komşularının köpeği Wellington öldürülmüştür. Köpeği kimin öldürdüğünü bulmak için dedektif gibi araştırmaya başlar ve olaylar gelişir. Otizm bozukluğu yaşayan bir çocuğun kendi ağzından kaleme alınarak yazılmış gerçek bir hikaye. Kitabı okurken, otizm sorunu yaşayan bir çocuğun nasıl iletişim kurduğu, nelere tepki verdiğini, nasıl bir hafızaya sahip olduğunu onun gözünden göreceğiniz ve yaşayacağınız bu muhteşem eseri mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Yemen'li baba ve İngiliz bir annenin kızları olan Nadia ve Zana, İngiltere'nin Birmingham şehrinde yaşamaktadırlar. Babaları iki kız kardeşi Yemen'e büyükbabalarının yanına bir ay için tatile göndereceğini söyler. İki kız kardeş, palmiye ağaçları olan kumsallar, eyersiz atlara binmek, deve yarışları izlemek gibi muhteşem bir serüven yaşayacaklarını hayal etmişlerdi. 1980 haziranın sonlarında Yemen'e gittiklerinde Zana on beş ve Nadia on dört yaşındadır. İki kız kardeş babaları tarafından 1300 sterlin karşılığında, kendilerini Yemen'in Mokbana bölgesindeki kabile köylerinden iki delikanlıyla evlendirilmiş buldular. Orta çağ yaşamı sürülen bu köyde, kadınların okuma yazması yasak, elektrik ve su yoktur. Bu köylerde eşleriyle beraber yaşamak zorunda olan Zana ve Nadia'nın, yaşadığı dayakları, acıları, hastalıkları, baskıları, sefaleti okuyunca gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız. Gerçek bir yaşam hikayesi olan bu eseri mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Kitap 6 adet hikayeden oluşmaktadır. "İnsan Neyle Yaşar?", "Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez", "Mum", "Kızlar Büyüklerden Akıllıymış", "İnsana Çok Toprak Gerekir mi?", "İlyas". Kötülük, açgözlülük, inat, hırs, sabırsızlık, bencillik gibi duygu ve düşüncelerin insana neler yaptırabildiğini, o dönemin yaşam tarzı hikayeleriyle anlatıyor. Kötülük karşısında iyiliğin, açgözlülük yerine aza kanaat etmenin, sabırsızlığın karşısında sabretmek gibi zıtlıklarla, toplumsal yaşam ve insan hayatını sorguluyor. İnsanda ne var? İnsana ne verilmemiştir? İnsan neyle yaşar? Bu soruların cevaplarını merak ediyorsanız, bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.