Tükendi
Gelince Haber VerAKP’nin dış politikası, Ortadoğu’da yaşanan gerilimlerden Türkiye - Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine, Türkiye’nin Afrika’ya yönelik ilgisinden Rusya’yla, Çin’le artan münasebetlerine dek hangi başlık altında incelenirse incelensin, özünde ABD’ye bağımlıdır.
Bölgede ABD ve İsrail’le uyumlu, İran’ı çevreleyip onunla rekabet edebilecek, Suriye’yi İran’dan koparıp sistemle bütünleştirmek için çabalayacak, Irak’ın parçalanmasına yardımcı olacak, Akdeniz’e uzanan bir Kürt koridoruna destek verip, sonra da Kürt devletinin hamiliğini yapacak bir Türkiye için, AKP iktidarı tasarlanmıştır. Büyük sermaye ve ordunun komuta kademesi de bu projeye destek vermiştir.
İkinci iktidar döneminde ise içeride ve dışarıda daha atak bir siyaset gütmüştür. Bunun içerideki simgesi Ergenekon tertibi, dışarıdaki simgesi ise Erdoğan’ın Ortadoğu liderliği için kurgulanan bir gösteri olduğu bir süre sonra anlaşılan *one minute* çıkışıdır. Türkiye’nin iyice yalnızlaştığı dönem, Suriye politikasının kökten değiştiği dönemdir. Ortak bakanlar kurulu düzenleyen, karşılıklı olarak vizeleri kaldıran, sınır ticaretini geliştiren, liderleri ailece birlikte tatil yapacak kadar yakınlaşan Türkiye ve Suriye ilişkilerinin yerini, Ankara’nın Şam’a karşı izlediği düşmanca tutum almıştır. *Dostum, kardeşim Esad* söylemi, yerini *halkına kıyan diktatör Esed* söylemine bırakmıştır.
AKP’nin dış politikasında Amerikancılık ile *Yeni Osmanlıcılık* iç içedir. AKP, Cumhuriyet’e *reklam arası*, *parantez* derken, Osmanlı mirasını sahiplenirken, hayranlarının Recep Tayyip Erdoğan’a *son Osmanlı padişahı*, *cihan sultanı*, *asrın lideri* demesi boşuna değildir. AKP’nin dilinden *Yeni Türkiye* düşmezken, Ortadoğu’da Yeni Osmanlıcılık yapmaktadır ama KKTC’de Annan Planı’nı desteklemiştir.
Ekonomi ile siyaset, diplomasi, güvenlik, teknoloji arasındaki yakın ilişkiyi kuramayan ülkeler, bunun bedelini çok ağır öderler. Büyük güçlerin taşeronu, piyonu, Truva Atı olurlar. Atatürk o yüzden, *Bilmeli ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin şikarıdır* diyerek bizleri daha o günlerden uyarmıştır.