Menü
Hesabım
Şifremi Unuttum
Kayıt Ol
Sepetim
Türk Edebiyatının En İyi Öykücülerinden En Edebi Cümleler Nelerdir?
17.07.2020

Türk Edebiyatının En İyi Öykücülerinden En Edebi Cümleler Nelerdir?

Türk edebiyatı, hem sözlü hem yazılı, güçlü bir manzum ve mensur hikâye geleneğine sahiptir. Dede Korkut Hikâyeleri’nden başlayarak günümüz öykücülüğüne uzanan bu köklü gelenek, her dönemde farklı yeniliklerle zenginleşmiş, insan yaşamına ayna tutmuş ve edebiyatın en güzel örneklerini sunmuştur. Bu birikim, yazarların duygu ve düşünce dünyamıza derinlik katan eşsiz hikâyeler ve edebi sözler kaleme almasını sağlamıştır.

Sait Faik Abasıyanık’tan Oğuz Atay’a, Sabahattin Ali’den Füruzan’a kadar birçok usta yazarın öykülerinden alınan edebiyat kitap alıntıları, kimi zaman insan ruhunun derinliklerine inen, kimi zaman toplumsal gerçeklikleri gözler önüne seren güçlü cümlelerle öne çıkar. Bu blog yazımızda, Türk öykücülüğünün en sevilen 15 eserini incelerken, bu eserlerin içinden özenle seçilmiş kitap alıntılarına yer vereceğiz. Her biri birer hazine değerindeki bu cümleler, hem öykülerin hem de Türk edebiyatının büyüleyici dünyasına ışık tutuyor.

Haydi, Türk edebiyatının unutulmaz öykücüleriyle buluşmaya ve onların kaleminden dökülen en anlamlı edebi sözlerin büyüsüne kapılmaya hazır olun!

Sait Faik Abasıyanık - Semaver

Sait Faik Abasıyanık, Türk öykücülüğüne getirdiği yeniliklerle edebiyat tarihimizde önemli bir yer tutar. Öykülerinde, insan ve doğa sevgisi dolu yüreğiyle gündelik yaşamı ve insan doğasını sade bir dille anlatmıştır. Semaver, onun en bilinen ve sevilen eserlerinden biridir. İşte içinde Semaver, İpekli Mendil ve Düğün Gecesi gibi unutulmaz öyküler olan Semaver kitabından sevilen bir alıntı:

"Cama kafasını yasladı. Yine hayal etti. Hayal etmek kadar güzel bir şey yoktu. İnsanı insan eden hayal etmekti."

Bu cümle, yalnızca bir hikâye karakterinin iç dünyasını değil, aynı zamanda Sait Faik’in hayata ve insana olan bakış açısını da özetler niteliktedir. Hayal etmenin, insanı insan yapan en güçlü yönlerden biri olduğunu hatırlatır ve okuyucuyu kendi hayallerine dönmeye davet eder.

Oğuz Atay - Korkuyu Beklerken

Oğuz Atay, Türk edebiyatında postmodern metin denildiğinde akla gelen ilk isimlerdendir. Tutunamayanlar romanı, 20. yüzyıl Türk edebiyatının en önemli eserlerinden kabul edilmektedir. Korkuyu Beklerken isimli öykü kitabı da Atay'ın zekice kurgulanmış öykülerini bir araya getiren ve modern bireyin iç çatışmalarını, hayal kırıklıklarını ve varoluş sancılarını ele alan bir başyapıttır.

Bu eser, hayatın belirsizlikleri ve insanın bu belirsizliklere karşı geliştirdiği duygusal tepkileri çarpıcı bir şekilde işler. İşte, Korkuyu Beklerken kitabından unutulmaz bir alıntı:

"İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz."

Bu cümle, Oğuz Atay’ın eserlerinde sıkça karşımıza çıkan melankoli ve ironi dolu bir gerçeği dile getiriyor. Hayatta beklenenlerin getirdiği hayal kırıklıkları, insanın bitmek bilmeyen sorgulamalarının yansımasıdır.

Oğuz Atay’ın bu eseri, yalnızca bir hikâye kitabı değil, aynı zamanda insan ruhunun karanlık köşelerine ayna tutan bir rehber niteliğindedir.

Sabahattin Ali - Değirmen

Sabahattin Ali, edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden biri olarak eserlerinde, insan ruhunun derinliklerini, aşkı, yalnızlığı ve toplumsal gerçekleri büyük bir ustalıkla anlatmıştır. Değirmen, onun çok sevilen öykülerinden oluşan bir başyapıt olarak, edebiyatseverlerin baş ucu kitaplarından biridir.

İşte içinde Değirmen, Viyolonsel, Bir Delikanlının Hikayesi ve Candarma Bekir gibi unutulmaz öyküler olan Değirmen kitabından çok sevilen bir alıntı:

"Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegâne tesellidir. Her eşyasını ayrı ayrı ve gayet iyi tanıdığım bu odada yalnız onlar her zaman için yeni bir koku taşırlar. Her zaman söyleyecek birçok lafları vardır..."

Bu cümle, yalnızca anlattığı karakterin iç dünyasını değil, Sabahattin Ali’nin kitaplara ve edebiyata olan derin sevgisini de yansıtır. İnsan, her şeyden vazgeçtiğinde kitapların dünyasına sığınır; orada daima yeni bir şeyler bulur ve kendini yeniden keşfeder.

Refik Halit Karay - Memleket Hikayeleri

Refik Halit Karay, Türk edebiyatında özellikle Anadolu’ya yönelişin ve Yeni Lisan hareketinin öncülerinden kabul edilen hikâyeleriyle tanınan bir yazardır.Memleket Hikayeleri, Anadolu insanlarını, onların umutlarını, çaresizliklerini ve yaşam mücadelelerini ustalıkla yansıtan bir eserdir.

İşte, Anadolu’nun en hakiki hikâyelerinden oluşan, dönemin insan manzaralarını ve toplumun sosyal yapısını yansıtan, düşündüren edebi sözler ile dolu Memleket Hikayeleri'nden dikkat çekici bir alıntı:

"İnsanlar yalnız kendi saadetlerini iyice duymak için başkalarının felaketlerini arar."

Refik Halit Karay’ın insan psikolojisinin karmaşıklığını cesurca dile getirdiği bu cümle, insanın bencil yönünü, mutluluğun ne yazık ki kimi zaman başkalarının mutsuzluğu üzerinden algılandığını acı bir şekilde vurguluyor.

Yaşar Kemal – Sarı Sıcak

Yaşar Kemal, Türk edebiyatının unutulmaz isimlerinden biridir. Eserlerinde Anadolu insanını, doğasını ve kültürünü destansı bir dille anlatır.Sarı Sıcak, yazarın yirmi iki kısa öyküsünden oluşan ve Anadolu insanının zorlu yaşam mücadelesini konu alan bir başyapıttır. İnsana dair verdiği güçlü mesajlarla da unutulmaz bir eserdir.

Bu kitaptan seçtiğimiz alıntı, Yaşar Kemal’in insana ve özellikle çocuklara duyduğu derin sevgi ve saygıyı çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir:

"Bir çocuk incitilmez. Kimden olursa olsun."

Bu cümle, Yaşar Kemal'in insan sevgisini ve adalet duygusunu açıkça ortaya koymaktadır. Çocukları, dünyanın en masum varlıkları olarak gören bu bakış açısı, aynı zamanda topluma ve bireylere bir çağrıdır: şefkatli ve adil olma çağrısı!

Samiha Ayverdi - Mabette Bir Gece

Samiha Ayverdi, tasavvufi derinlik ve insan ruhunun inceliklerini işleyen eserleriyle tanınan bir yazardır. Mabette Bir Gece, onun iç dünyasını, manevi arayışlarını ve insan-ruh ilişkisini irdeleyen öykülerinden oluşur. Her hikâyesinde okuyucuyu düşünmeye sevk eden, derin anlamlar barındıran ifadelerle karşılaşmak mümkündür.

Mabette Bir Gece eserinden alınan şu alıntı, beden ve ruh arasındaki ilişkiyi etkileyici bir şekilde özetler:

"Vücut, ruhun terbiye gördüğü bir ocak olması itibariyle değerlidir."

Samiha Ayverdi’nin mutasavvıf yönünü yansıtan bu cümle, insanın fiziksel varlığını sadece maddi bir gerçeklik olarak değil, ruhun olgunlaşmasına vesile olan bir araç olarak gördüğünü ortaya koyar. Yazar, insanın içsel yolculuğunu ve maneviyatını derinlemesine anlamaya teşvik eder.

Füruzan - Parasız Yatılı

Füruzan, Çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden biridir ve ilk kitabı olan Parasız Yatılı ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanmıştır. Ana teması ana-kız ilişkileri olan, yoksulluk, yalnızlık ve toplumsal adaletsizlik gibi konuların işlendiği Parasız Yatılı, on iki öyküden oluşmaktadır. Bu öyküler Memet Fuat'ın deyimiyle "edebiyatımızda bir olay"dır.

Birçok anlamlı edebi sözler içeren bu kitaptan seçtiğimiz alıntı, Füruzan'ın kaleminin latifliğini ve duygu yoğunluğunu çarpıcı bir şekilde yansıtmaktadır:

"Gidiyor musunuz? Güle güle. Kapıyı iyice kapayın. Sizden üşüdüm."

Bu cümle, yalnızca bir vedayı değil, aynı zamanda duyulan soğukluğu, mesafeyi ve duygusal bir sitemi dile getirmektedir. Füruzan’ın anlatımı, insanın iç dünyasını kelimelerle adeta görünür kılmıştır.

Ahmet Hamdi Tanpınar – Hikayeler 

Ahmet Hamdi Tanpınar, derin ve etkileyici dili, entelektüel birikimi ve rüya ile zamana karşı bakış açısı ile edebiyatımızda yeni bir ufuk açmıştır. Hikayeler adlı kitap, yazarın ne kadar derinlikli bir anlatıma, zarif ve etkili bir üsluba sahip olduğunu gözler önüne sermektedir.

Kitaptan alınan bu unutulmaz alıntı, insanın hayatın en büyük zorluklarına bile nasıl alışabildiğini çarpıcı bir şekilde dile getirmektedir:

"Fakat bu da geçecekti; 'elbette buna da alışırım', diyordu. 'İnsan nelere alışmaz ki. ...' Zaten hayat dediğimiz bu kapalı dairenin asıl mucizesi, bu alışmak değil miydi? 'En sevdiğimiz mahlukları bile kaybetmeğe alışmıyor muyuz?"

Bu alıntı, Tanpınar’ın insanın yaşam ve zaman karşısındaki tutumunu, hayatta kalabilmek için geliştirdiği dayanma gücünü ve kaçınılmaz uyum yeteneğini nasıl gözlemlediğini ortaya koymaktadır.

Sevgi Soysal - Tutkulu Perçem  

Sevgi Soysal, Türkiye'deki feminist kadın yazını içinde özel bir yere sahiptir.Tutkulu Perçem, yazarın kendine özgü anlatım diliyle kaleme aldığı ilk dönem öykülerinden oluşmaktadır.

Tutkulu Perçem'den seçtiğimiz bu alıntı, yazarın şiirsel anlatımını ve gözlem yeteneğini etkileyici bir biçimde ifade ediyor:

"Susuyoruz bak hep. Söyleyemediklerimizi susuyor, bilmediklerimizi konuşuyoruz."

Bu cümle, edebiyat kitap alıntıları arasında özel bir yere sahiptir. İnsan ilişkilerindeki çelişkileri ve iletişim eksikliğini sade ama vurucu bir şekilde dile getirmektedir.

Bilge Karasu - Göçmüş Kediler Bahçesi

Bilge Karasu, Türk edebiyatının en özgün kalemlerinden biridir. Eserlerinde felsefi sorgulamalar ve simgesel anlatımlar kullanır. Okuyucusunu kendi içsel yolculuğuna davet eder. Göçmüş Kediler Bahçesi, yazarın yaratıcı yaklaşımını yansıtan gerçeküstü ögelerle harmanlanmış metinlerden oluşmaktadır.

Kitaptan alınan bu alıntı, Karasu’nun okuru hem düşündüren hem de bambaşka dünyalara götüren edebi sözlerinden biridir:

"Nicedir sisin içinde yürüyorum. Düşüncelerimin bu yola girmiş olması boşuna değil. Sis demek, biliyorum, doruğa yaklaşmakta olmak demek."

Bu cümle, insanın belirsizlik ve karmaşa içinde ilerlerken doğruya ulaşma çabasını anlatır. Sis, burada hem zorlukları hem de doruğa yaklaşmanın verdiği umut ve beklentiyi simgeler.

Haldun Taner - Ay Işığında Çalışkur

Haldun Taner, ince mizah ve akıcı bir dille kaleme aldığı hikâyeleri ile Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden biridir. Deneysen bir metin olan Ay Işığında ÇalışkurMurat Gülsoy'un deyimiyle "Batı edebiyatındaki okunması ve anlaşılması güç deneysel metinlerin aksine inanılmaz derecede eğlencelidir."

Kitaptan seçtiğimiz bu alıntı, Haldun Taner’in yazıya ve sanata olan bakış açısını çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir:

"Hâlbuki ben, kalemini çirkefe değil, insan sevgisine batırıp yazanların yazdıkları yazıları severim."

Bu cümle, sanatın ve yazının amacını tartışmaya açmakta ve insan sevgisini merkeze alan bir yaklaşımı savunmaktadır. Okuyucusuna daha iyimser bir dünya için çağrıda bulunmaktadır.

Samipaşazade Sezai - Küçük Şeyler

Samipaşazade Sezai, Türk edebiyatında modern öykücülüğün temellerini atan yazarların başında yer almaktadır. Küçük Şeyler, Batılı anlamda yazılmış ilk Türk hikâye kitabı olarak kabul edilir ve günlük yaşamın küçük detayları üzerinden insanın iç dünyasını ele almaktadır. Bu eserde, hem sade bir anlatım hem de derin anlamlar bulmak mümkündür.

Kitaptan seçtiğimiz bu alıntı, edebiyatın ve yazının amacını etkileyici bir şekilde vurgulamaktadır:

"Bir şey olmak hülyasındaysan, cellat değil barışçı olmaya özen. Kalem, öldürmek için değil, diriltmek içindir. Ruhlara, yüreklere taze heyecan ve çarpıntılar; millete, yeni bir hayata haberler götürmek içindir."

Bu cümle, yazmanın ve sanatın yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda toplumu ve bireyi olumlu yönde dönüştürme gücüne sahip bir araç olduğunu dile getirir. Samipaşazade Sezai, kalemin barışçı bir amaç için kullanılmasını öğütlerken, edebiyatın insan ruhuna olan etkisini güçlü bir şekilde savunmuştur.

Küçük Şeyler, hem edebi yönüyle hem de taşıdığı mesajlarla Türk edebiyatının mihenk taşlarındandır.

Leyla Erbil  – Gecede

Leyla Erbil, Türkiye'den Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk kadın yazardır. Yenilikçi ve özgün anlatımıyla tanınan, bireyin iç dünyasını, toplumsal çatışmaları ve kadın kimliğini cesur bir şekilde ele alan bir yazardır. Gecede, onun insan ruhunun karmaşıklığını ve derin duygusal çözümlemeleri öykülerine yansıttığı etkileyici eserlerinden biridir.

Kitaptan seçtiğimiz bu alıntı, Leyla Erbil’in kaleminin gücünü birkaç kelimeyle kanıtlamaktadır:

"Çocukluğumun üşütücü çürükleri yüzünden şiir yazarım."

Bu cümle, geçmişteki acıların ve travmaların, yazarın sanatına nasıl ilham verdiğini çarpıcı bir şekilde dile getirmektedir. Leyla Erbil’in derinlikli ve yenilikçi anlatımı, insan ruhuna dokunmaktadır.

 

Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Hikayeler

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Türk edebiyatında toplumun değişim ve dönüşüm süreçlerini ele alan eserleriyle tanınır. Hikayeler kitabı, aşk yüzünden veya düşman zulmünden bilinci sakatlanmış, saplantılı, melankolik, yerini yadırgayan derinlikli öykülerinden oluşmaktadır. Her hikâyesinde, dönemin ruhuna dair keskin gözlemler ve güçlü anlatımlar bulmak mümkündür.

Kitaptan seçtiğimiz bu alıntı, Yakup Kadri’nin içinde bulunduğu dönemin toplumsal değişimlerini ve bireysel değerlerin nasıl yitirildiğini eleştirir niteliktedir:

"Her şeyi inkâr eden bir asırdayız; içimizde aşka bile inanan kalmadı."

Bu cümle, modernleşmenin getirdiği değer kaybını ve bireylerin iç dünyasındaki boşluğu dile getirir. Aşk gibi saf ve güçlü bir duygunun bile inançsızlıkla karşılanması, insanın kendi varoluşuna yabancılaşmasını çarpıcı bir şekilde ifade eder.

Şule Gürbüz - Zamanın Farkında

Şule Gürbüz, Türk edebiyatında kendine has anlatımı ve müzik, felsefe, din, tasavvuf gibi birçok farklı kaynaktan beslenmiş derin edebi eserleriyle öne çıkan çağdaş yazarlardan biridir. Zamanın Farkında, onun yaşam, zaman, insan ve varoluş üzerine derin düşüncelerle örülü öykülerinden oluşmaktadır Gürbüz’ün çok katmanlı dili, okuyucusunu her kelimede düşünmeye ve sorgulamaya davet etmektedir.

Kitaptan seçtiğimiz bu alıntı, insanın yalnızlığına ve içsel iyileşme sürecine dair sade ama güçlü bir ifade sunar:

"Ben hep yaralı kediler gibi bir köşede kendi kendime iyileşmeyi bekledim."

Bu cümle, insanın duygusal yaralarını kendi içinde nasıl taşımaya çalıştığını ve dış dünyadan koparak iyileşme arayışını etkileyici bir şekilde dile getirir. Şule Gürbüz, burada hem bireysel hem de evrensel bir gerçeği ortaya koyar: Yaralarımızla baş başa kalmak ve kendi kendimize yeniden ayağa kalkmayı beklemek.

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.