Tükendi
Gelince Haber Verİnsanı derin bir uykusunun, mesut bir rüyasının içinde yakalayan, göğsünün üstüne çöküp nefes almaktan meneden, gırtlağına basıp boğan bir kâbus… Bir kâbus ki nasıl geldiğine akıl ermez. O gayr-ı mekşuf bir sebepten, muzlim bir muammadan tevellüt etmiştir. (...) Onun tutulup bükülemeyen bileklerinin içinde, silkilip atılamayan cüssesinin altındasınız, onun mahkûmusunuz. Zelil, âciz, çırpınır ve inlersiniz. (...) Öyle saniyeler olur ki, onunla mücadele ederken, kayadan kayaya fırlatılıp boşluktan boşluğa atılırken, kendi kendinize, seri bir şimşek arasından gözlerini açan benliğinizle: “Fena bir rüya içindeyim, biraz silkineyim, bir küçük gayret, uyanayım!..” dersiniz fakat heyhat!.. Bilakis güya sizi müthiş bir ifrit almıştır, kollarınızın altından demir ellerini geçirerek bir kuyunun kenarına götürmüştür ve salıverir ve siz inersiniz, inersiniz, indikçe kendi kendinizin içine gömülürsünüz, artık oradan bir daha çıkmayacak, bir daha güneş görmeyecek gibisiniz…