Tükendi
Gelince Haber Verİmam Rafiî’nin Fethu’l-Azîz Adlı Eserindeki Şerh Metodu Muhammed b. Abdilkerîm er-Râfiî (v. 623/1226), Abbâsî ve Selçuklu devletlerinin son dönemleri ile Hârizmşahlar Devleti’nin yükseliş sürecine tanıklık etmiş, hicrî VII. yüzyılın önde gelen Şâfiî fakihlerindendir.
Dönemin ilmî hareketliliği, mezhep içi tartışmalar ve içerisinde yetiştiği ilim çevreleri onun fikrî birikiminin şekillenmesinde belirleyici olmuştur.
Bu çalışmada, Râfiî’nin Fethu’l-?Azîz fî Şerhi’l-Vecîz (eş-Şerhu’l-Kebîr) adlı eserinde benimsediği şerh yöntemi, kullandığı kaynaklar, meseleleri müzakere tarzı ve mezhep içindeki konumu incelenmektedir. Râfiî’nin ilmî birikimi bu eserde en olgun hâliyle ortaya çıkmış; söz konusu eser, onun fıkıh alanındaki yetkinliğini göstermesi bakımından Şâfiî mezhep literatürü içerisinde önemli bir yer edinmiştir. Çalışmanın temel amacı, Şâfiî mezhebinin klasik dönem kaynakları arasında önemli bir halka teşkil eden Fethu’l-Azîz’in şerh metodunu tespit etmek, Râfiî’nin istifade ettiği kaynakları belirlemek ve eserin literatür üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Çalışmanın ana kaynağı Fethu’l-Azîz olmakla birlikte, Râfiî’nin şerh sırasında atıfta bulunduğu diğer eserlerine ve mezhebin erken dönem literatürüne de gerektiği ölçüde başvurulmuştur. Yapılan inceleme sonucunda, Fethu’l-Azîz’in şekil bakımından metin ile şerhin bir arada verildiği “memzûc şerh” türünün tipik bir örneği olduğu; muhteva açısından ise klasik Şâfiî fıkıh şerhlerinin karakteristik özelliklerini taşıdığı tespit edilmiştir. Eser, yalnızca önceki çalışmaların yoğun biçimde değerlendirildiği bir kaynak olmayıp Nevevî gibi sonraki büyük fakihler üzerinde de önemli bir etki bırakmıştır. Râfiî, mezhebî mensubiyetini yorumlarında hissettirmekle birlikte, meseleleri ele alırken genel olarak taassuptan uzak, mukayeseli ve ilmî bir yaklaşım benimsemiştir. Fethu’l- Azîz’de ortaya koyduğu değerlendirmeler, sadece mezhep içi görüş ayrılıklarını aktarmakla sınırlı kalmamakta; diğer mezhep görüşlerine dair açıklamalar sunması bakımından da dikkat çekmektedir. Bu yönleriyle eser, hem şerh geleneği hem de Şâfiî fıkıh doktrininin gelişimi açısından kayda değer ilmî değere sahip bir kaynak niteliği taşımaktadır.