Tükendi
Gelince Haber Verİslam’la şereflendikten sonra Allah Resûlü tarafından kendisine Selmân ismi verilen Ruzbeh, İslamiyet’ten önceki günlerde İran’da dünyaya gelmiş, Mecûsî bir din adamı olarak yetiştirilmişti. Gençliğinin ilk yıllarında karşılaştığı Hristiyan rahiplerden etkilenerek Mecûsîliği ve baba evini terk edip, hak dîni bulma uğruna yıllarca diyar diyar dolaşır.
Nihâyet Anadolu topraklarına gelir. Sivrihisar’daki rahip, hakikat aşığı bu talebesine, Hristiyanlığın sona erdiğini; Yüce Allah’ın yeni bir hak din gönderdiğini, Tevrat ve İncil’de vasıfları bildirilen “Son Peygamber”in gölgesinin kâinatı kaplamakta olduğunu ve bunun Hicaz topraklarında ortaya çıktığını haber verir. Bunun üzerine gönlü yanıp tutuşan Ruzbeh, Hicaz topraklarına doğru yollara düşer.
Medine’ye yaklaştığı sırada saldırıya uğrayıp köle olarak satılır. Böylece onun hayatında yeni bir dönem başlar. İran’da aristokrat bir ailenin çocuğu olarak yetişmesine rağmen, bu defa köle olarak günlerini geçirmek zorunda kalır. O, kaçarak kölelikten kurtulabilirdi; ancak bunu düşünmedi. Zira o, Sivrihisar rahibinin “Son Peygamber”in hicret edeceği yere ulaştığının farkındadır. Ona (Sallallâhu aleyhi ve sellem) kavuşma iştiyâkını gönlünden hiç çıkarmadan on yıl kadar Medine’deki bekleyişi devam eder.
Nihâyet bir gün Efendimiz’in (Sallallâhu aleyhi ve sellem) —hicretleri sırasında misafir kaldıkları— “Kubâ” köyüne ulaştığı haberini alır. Derhal koşarak Muhammedî nûra kavuşur. Çok geçmeden de İslam ile şereflenir.