Tükendi
Gelince Haber Ver"Şarazenler arasında bir peygamber çıktı."
Tarih bazen böyle bir cümleyle açılır. Bu kitap, o cümlenin peşine düşüyor. Müslüman iç geleneğin dışına çıkarak; Süryanice günceler, Ermenice kronikler, Bizans yıllıkları, Latin notlar ve Zerdüşt metinleriyle -ve yalnız metinlerle değil, taş (Kubbetü`s Sahra yazıtları), metal (Abdülmelik`in sikkeleri) ve kâğıt (Mısır`ın çift çift dilli papirüsleri) ile- konuşuyor.
Amaç bir iman beyanı ya da reddiye değil; yakınlık ve bağımsızlık ölçütleriyle, dışarıdan bakan gözlerin neyi gördüğünü adilce göstermek. Doctrina Jacobi`nin polemik cümlesi, Sebeos`un "Muhammed" diye ad verişi, Süryanî defterlerin "Muhammed`in Arapları" kaydı, Theophanes`in diş bileyerek de olsa adı anışı... Hepsi farklı dillerde aynı çekirdeği ısrarla tekrar ediyor: adlandırılmış bir peygamber, tevhid çağrısı, disiplinli bir topluluk ve yeni bir düzen. Kudüs`te bir mozaik kuşağı "Üç demeyin" derken, Şam pazarında elden ele dolaşan dinarın yüzünde "Muhammedün resulullah" okunur; Fustat`ta bir kâtip, makbuzun başına "bismillah" yazar. Kısa cümleler, kamusal dile dönüşür; söylenti, adı ve yazısı olan bir gerçeğe.
Bu kitap, ağır dipnot cangıllarına sapmadan, berrak bir dille teyit ağı örüyor: birbirinden bağımsız tanıklıkları üst üste getirerek, tartışmalı ayrıntıların ötesinde ortak çekirdeği görünür kılıyor. İster inanan olun ister kuşkulu bir okur; burada bulacağınız, "dışarıdan bakmanın adaleti"dir: Sevmeyen de, öfkelenen de, susmak isteyen de adı anmadan edememiştir.
Bazen bir çağ, en iyi yan salondan anlatılır. Hz. Muhammed`i Görenler, o yan salonun seslerini bir araya getiriyor ve şu yalın sonucu okurun avucuna bırakıyor: Adı anılan vardır. Geri kalanı, taşın, metalin ve kâğıdın sakin şahitliğidir.