Hisdüşüm Dergisi Sayı: 7 - Mart 2021

Hisdüşüm Dergisi Yayınları

Kolektif

20,00 TL
17,40 TL
%13 indirim
Kazancınız
:
2,60 TL
Hisdüşüm Dergisi Sayı: 7 - Mart 2021 Hakkında Bilgiler
Türü: Periyodik Edebiyat Kitapları
Sayfa Sayısı: 48
ISBN: 3990000031678
Kapak: Ciltsiz
Kağıt Tipi: 2. Hamur
Basım Tarihi 2021
satis-icon
Satış Rakamları 8 adet satılmıştır.
Kolektif
Kolektif
Daha fazla bilgi Yazar Profili
Kampanya
  • Ürün Özellikleri
  • Hisdüşüm Dergisi Sayı: 7 - Mart 2021 Kısa Özet

    Merhaba! Elinizde tutuyor olmanızı hayal ettiğimiz bir sayımızı daha sizlerin beğenisine sunabilmenin tatlı huzurunu yaşıyoruz. Gelelim bu sayımızı almak isteyen okurlarımızın hangi eser ve yazarlarla karşılaşacağına…

    Devrim Horlu’nun *Burkulsam Her Şey Sona Erecek* adlı şiiriyle sizi karşılamaktan onur duyarız *zamanla size bile alıştım burkulmama imkan olsa durmaz, ona da alışırdım* Beyza Bala *Sokağımın Terkisi* adlı şiiriyle devam ediyor şölene *görüyorsun ya kılıç kınından çıkmış bir kere kan satacak ellerin seni üç beş kuruş verip alacak düşmanların biz annemle sofradaki tabakta kalan son peynir parçasının hummalı mide yolculuğunu gözlerken ki dökülecek damarlarından* Meryem Yayla, *Dil Keskisi: Birhan Keskin* incelemesiyle şiir yolculuğunuza ara vererek Keskin’in dizelerindeki yorgunluğunu anlatıyor siz değerli okurlarımıza.

    Dergimizin genç şairi Dila Çetin *Serim Düğüm Çöküm* adlı şiiriyle selam veriyor *kırmızı elmaya sonsuzdan beri destek. masalların tehlikesi kol sıyırmaya yetmeyecek…* Kısa bir aradan sonra tekrar bizimle ve siz değerli okuyucularımızla buluşan Özay Erdem, *İyi Saatte Olsunlar* adlı öyküsünde günlük hayatta yaşadığımız ancak dikkat etmediğimiz olayları samimi bir dille bizlere hatırlatıyor

    *Kitle iletişim araçlarının Ayşe teyzeleri sıradanlaştırıp tüketmediği zamanlardı. Annem, bir yere gidecekse eğer beni Ayşe teyzeye bırakırdı. Mahallemizin emin yüzüydü kendisi. Yün yumağı kadar büyük bir sevgisi vardı ve hiçbir kedi, oynayarak onu çözemezdi. Aslında kartopu gibi demek daha doğruydu. Sen yaramazlık yaptıkça o bunu bile sevimli bulur; yanaklarını ve ellerini ısırarak seni daha çok severdi. Bu sebepten daima sessiz ve uslu bir çocuk olurdum evinde.*

    Bayram Türk, *Devinimsiz Raks* adlı şiiriyle pastoral bir tat bırakıyor damaklarda *İçimden şöyle kem bir terennümle eyvah eyvah Dışlanan interval, şeytan frekansı, bedgün gülü Bu dağ eskiden çoban ıslığı Bu ova bu sırtında kar biriken kuzular inlerken İçerimden tenor bir sesle dünyamın nevrini çel* Enes Melih Sofuoğlu, *Çocuk* adlı öyküsüyle çıkarımız için görmezden geldiğimiz olaylar karşısında vicdanımıza sesleniyor *Keşke işten kendim için değil de senin için çıksaydım çocuk.* dedi. Gözünden bir damla yaş süzüldü. Ayağa kalktı ve kulaklarında bir ses yankılandı, *Çıkar konuşunca, vicdan susar.*
    Dergimizle yeni tanışan Kübra Yılman, *Masal Masal İçinde Bir Film: The Fall* adlı incelemesiyle beyaz perdeli siyah odaları aydınlatıyor.

    Fatma Yeşil, *Difenbahya ve Bir Ceset: Sardanapalus* adlı şiiriyle dokunuyor ruhumuza
    *her gün içimi yırtıyor dalgın şehveti tacını kemiklere bağlıyor mezarlarca massimo
    gözyaşı şişelerinde saklıyor özsuyumu* Çağla Çinili, *Aycan’ın Fişleri* adlı öyküsüyle çocukken sergilediğimiz davranışların etkisini akıcı ve yalın anlatımıyla gözler önüne seriyor
    *Öğretmen ertesi ders sınıfa tıknaz bir kadınla geldi. Yeşil çantasını masasına koyduktan sonra dönüp kafasıyla Aycan’a işaret vererek *Topla çantanı* dedi, *birinci sınıfa gidiyorsun.* Sınıfın üstünü dikenli bir sessizlik örttü. Aycan artık ağlamıyordu.* Fatma Şahin Fırat, *Levin* adlı şiiriyle dokunmadığımız zamanlara, atmadığımız adımlara atıfta bulunuyor *Cümleyi giyinen yüzümle, noktayı ayak uçlarına koydum.

    Buradan oraya sayınca, üçe tamamlanmayan adımlardan kaçtım, olmadığım her yerde büzüldüm.* Esma Doğan, *Katmer* adlı öyküsüyle geçmişe ayna oluyor *Mukadder teyze göçüp gideli iki yıl oldu. Katmerleri Emine teyzeye götürüyordu. Mukadder teyze öldü, oyalı başı yere düştü gelin kızın, bahar kokusu yolunu şaşırdı. Gözlerini gezemekten çeviren genç kız harman tarafına doğru yoluna devam etti.*

    Ozan R. Kartal, sadece dergimizin tasarımıyla değil, *Sintine* adlı şiiriyle hepimizin gönlünde taht kuruyor *adres sormaya yeltendiğim her bakkalın kepenk sesiyle uyandım, dizlerime ağrı verdi büyük millet meclisi -ben dünyayı dolaşacaktım tam bir şarkı dinleyecektim ki ardımdan küfür ettiler kulaklarım çınlasın diye, necisler fırlattılar kıbleme, önünde eğilecektim tanrının* Zihinlerimizden çıkmayan *Sınav* ve *Ayla* gibi filmlerin senaristi ve yapımcısı olan Yiğit Güralp, bu kez *Neyli Lego? Loneli Lego...* adlı şiiriyle aramızda *Ay kızarıyor tavada!
    Yarım ay, yarım porsiyon… Bir parça opak, birden çok opsiyon…

    Yemin ederim ki benim, yemin edecek hiçbir şeyim kalmadı!* Bu sayının hazırlanmasında büyük emekleri olan Yusuf Araf, *Zırhın ve Israrın Çevresinde Adem Üren: Sevgilim, Ağzımda Akdeniz* incelemesiyle yeni bir ilk kitabın dünyasının kapılarını aralıyor. Hatay’da bir okulda öğretmenlik yapan Duygu öğretmen, öğrencilerinin yazmış olduğu şiiri bir araya getirerek *İnsan* adlı bir şiir ortaya çıkarmış. Öğretmenimize ve edebiyatın akarından erken yaşta su içen değerli öğrencilerine, bu nadide eseri bizlere sundukları için teşekkür ediyoruz.
    Dergimizin heyecanlı yazarlarından Arzu Padak, B. Ergin Borobey’in öncülük ettiği Oku Hareketi’ni inceleyip siz değerli okurlarımıza çocuklarımıza umut olmaya devam eden bir sosyal sorumluluk projesini anlatıyor.

    Yunus Emre Suci, *Su Bilmez Sahil* adlı şiiriyle imgelerin bağrına hakikatli bir ok fırlatıyor
    *kan kızılı dillerle bir meczup şiirler söker etinden sessizlik yorgunu günlere sesinde çağ karası renkler uzatır ağzını inatla güneşlere* Neval Gündüz, *Ölüm Rengini Yaşamdan Alır* adlı denemesiyle diyalektik ve yaşam arasındaki bağın psikolojik bakış açısına ışık tutuyor
    *Diyalektik, yaşamın sırlarında sessizce yer edinmiş ve yaşamı kararlı biçimde dizayn etmiş bir kurgudur. O hiçbir zaman size seslenmez. Sesi kısık, ağır ve kendinden emindir ancak siz, bir an için diğer sesleri kısıp yaşama kulak verirseniz onu duyabilirsiniz. Yaşam, onu anlamlandırdığınız ve ciddiye aldığınız ölçüde size sesini duyurur çünkü diyalektiğin yaşamı ele alış biçimi, ciddi ve tutarlıdır.*

    Tuba Nur Katı, *Hazar Vakti* adlı şiiriyle bu kış gecelerinde beklenmeyen bir kuş konduruyor penceremize *Kalın bir örtü oluyor şimdi gece Oysa üstümden atmıştım tüm serinlikleri
    Bırakın demiştim Zamanı geçsin tüm kovuşturmaların* Nurhayat Köksal, *1984 ve Cesur Yeni Dünya Romanlarında Distopya* adlı makalesiyle bu iki roman arasındaki distopik ve ütopik olguların, benzerlik ve farklılıklarını inceliyor.

  • 2. Hamur

Hisdüşüm Dergisi Sayı: 7 - Mart 2021 Hakkında Yorumlar

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.