Tükendi
Gelince Haber VerBir hükümdarın yaşamı çoğu zaman sonradan parlatılmış bir efsaneye dönüşür; oysa Babür, hayatını parlatmadan, olduğu gibi yazar. Bu kitapta fetihlerin “sonuçları” değil, karar anları, yoksunluk, sürgün, korku, umut, strateji ve insanın kendi içindeki iniş–çıkışlar vardır. Babür’ün dili canlıdır: şehirler, kaleler, çayırlar, nehirler; dostluklar, ihanetler, zaferler ve geri çekilişler… Hepsi aynı cümlede yan yana durur. Okur, tarih kitabı okumaz; tarihin içinde yürür—bir devletin nasıl kurulduğunu değil, nasıl “kurulmaya mecbur kaldığını” hisseder.
Üstelik bu eser yalnızca bir hatırat değildir; çağdaş bir tanıklık ve benzersiz bir “insan portresi”dir. Metnin günümüze geliş serüveni, el yazmaları, eksikler ve parçalanmalar bile kitabın heyecanını büyütür: çünkü okur, Babür’ün hayatını okurken aynı zamanda bir büyük metnin izini sürer. İçindeki boşluklar bile, imparatorlukların ve insanların kaderinde olduğu gibi, anlam taşır. Elinizdeki kitap, hem tarih meraklılarına hem edebiyat okuruna şunu vaat eder: Sadece ne olduğuna değil, nasıl olduğuna tanık olacaksınız.