Yaşadığımız yüzyıldan geriye doğru baktığımızda pek çok coğrafyayı din savaşlarının şekillendirdiğini kolaylıkla görebiliriz. Medeniyetlerin kurulması ve yıkılmasında da din çok büyük bir etkiye sahiptir. Çünkü insanlığa yön veren bütün ideolojiler ve felsefi görüşler dinin etrafında veya karşısında şekillenmiştir. Bu şekillenmeler batıda özellikle Hıristiyanlığın reforme edilmesi veya tümden etkisinin silinmesi amacıyla gerçekleşmiş ve başta laisizm ve ateizm olmak üzere kimi kavramlar, batı toplumunun Hıristiyanlık baskısından kurtarılabilmesi için sığınılan limanlar haline gelmiştir. Ortaçağın kilise baskısını ve zulmünü unutamayan batılılar, çağa göre pek çok felsefi akım geliştirerek, Hıristiyanlığı kiliseye hapsetmeye çalışılmışlardır. Çünkü Yahudilik ve Hıristiyanlık dinlerinin kaynağı olan kutsal metinler, zaman içerisinde vahiy metodolojisinden koparılarak, tarihsel tartışmaların, çatışmaların, çarpıtmaların delilleri ve halklar arasındaki kin, nefret ve savaşların uzantıları haline getirilmişlerdir.