Menü
Hesabım
Şifremi Unuttum
Kayıt Ol
Sepetim
'' Tebdil-i Mekanda Ferahlık Var '' Dedirten Kitaplar
18.06.2019

'' Tebdil-i Mekanda Ferahlık Var '' Dedirten Kitaplar

Herkes için kabul görmüştür ki iyi bir kitap okurunun elinden tutar ve onu zaman ile mekan arasında unutamayacağı bir yolculuğa çıkarır. Bu yolculukta okur, zaman kavramını yitirir ve kitabın okuru götürdüğü zamanda yaşamaya başlar. Mekanlar ise zaman ile özdeş olarak vücut bulur. Bir bakarsınız siz 2010’ların dünyasından 1800’lere, 1900’lere, hatta milattan önceye kadar eşsiz bir yolculuğa çıkmışsınız.

Yoğun geçen hayat temposunda bunalan, daralan kitap kurtları içinse bu zaman ve mekan yolculukları olmazsa olmazdır. Tebdil-i mekanda fayda olduğunu çok iyi bilen kitap kurtları, romanların sayfaları arasında çıkacakları yolculuklar sayesinde kitap kahramanlarının dünyasına konuk olur,  zaman ve mekanda değişiklik yaşarlar. Bu da iyi bir kitap okurunun adeta nefes alma alanıdır.

İyi bir kitabın gücüne olan ihtiyaç da burada başlar. İyi bir kitap, “Tebdil-i mekanda fayda var” mottosuyla yola çıkan okurları, yolculuklarında hayal kırıklığına uğratmaz ve onları sadece mekanda değil, zamanda da akıllarda yer eden bir yolculuğa çıkarır.

İşte BKM Kitap’ın “Tebdil-i mekanda fayda varmış!” dedirtecek, değişiklikten hoşlanan, maceraperest kitap kurtlarını bir zaman diliminden diğerine savuracak, farklı hikaye ve mekan kurguları arasında baş döndürecek birbirinden keyifli 10 kitap önerisi…

 Jeffrey Eugenides - Middle Sex

Eugenides, dokuz yılda yazdığı Middlesex'te üç kuşak ve iki kıtaya yayılmış bir aile hikâyesini tabulara ve dogmalara değinerek anlatıyor. Bugüne kadar 35 dilde yayımlanan ve üç milyonun üstünde okura ulaşan Middlesex, tam da zamanda yolculuğa çıkmak için kaleme alınmış gibi.

 Ahmet Altan – Kılıç Yarası Gibi

Romanlarındaki akıcı anlatımı, okuru anlattığı zamanın ve mekanın içine çeken tasvirleri, hikaye dilindeki sürükleyiciliği ile Ahmet Altan romanlarının Türk edebiyatındaki yeri okurlarca onanmıştır. Yazarın belki de başyapıtı sayılabilecek romanı Kılıç Yarası Gibi, tam da tarihte yolculuğa çıkamak için uygun bir roman. 1998 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan kitap, karakterleriyle büyük beğeni topluyorı. Roman, 19. yüzyıl sonlarında, Osmanlı Bankası’nın Ermeniler tarafından basılmasıyla yaşanan siyasal gelişmeleri, renkli roman kişilerinin hayatlarını anlatırken çeşitli tarihsel olaylara değinerek anlatıyor, kurmaca ile gerçekleri bir arada işliyor.

 Agatha Christie - Doğu Ekspresinde Cinayet

İngiliz edebiyatının dünyaca ünlü polisiye yazarı Agatha Christie’nin ses getiren kitabı Doğu Ekspresinde Cinayet, zaman makinesine ihtiyaç duymadan hem yolculuğa çıkmak hem de maceranın göbeğine atılmak isteyen kitap kurtlarının bir okumazlarsa olmaz romanıdır. Christie’nin 1933 yılında İstanbul'daki, Pera Palas Otel'de yazıldı. Romanın giriş bölümü de İstanbul'da geçmektedir. Christie'nin romanlarında sıkça yer verdiği kahramanı dedektif Hercule Poirot'nun, Ortadoğu'dan kalkan Orient (Şark/Doğu) Ekspres'le yolculuğu sırasında, trende bir cinayet işlenir ve Amerikalı yolculardan biri bıçaklanarak öldürülür. Tren idaresinden sorumlu Bay Bouc, cinayetin aydınlatılması için dedektif Poirot'dan yardım ister, Poirot da bu teklifi kabul eder ve tam yetkili olarak araştırmalarına başlar. Bu sırada en büyük yardımcısı, Yunan doktor Constantine ve tren işletme sorumlusu Bay Bouc'tur. Poirot, planlı işlenen bu cinayeti zekası, bilgisi ve deneyimi sayesinde aydınlatacak ve ortaya çıkan gerçekler okuyucuyu şaşırtacaktır.

 

 Orhan Pamuk – Cevdet Bey ve Oğulları

Orhan Pamuk’un ilk romanı olan ve yayımlanır yayımlanmaz dikkatleri üzerinde toplayan romanı Cevdet Bey ve Oğulları, okurlarını Cumhuriyet’in ilk yıllarına götürüyor. Modernleşen yaşamın en iyi örneklerinin yaşandığı Nişantaşı’nın konaklarında geçen roman, okurlarının elinden tutup Türkiye’nin ilk yıllarına, bir ailenin etrafında, yaşanan üç kuşak boyunca süregelen olayları ile zamana tanıklık etmelerini sağlıyor. Kitap, ev içlerinin renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları akılda yer eden kahramanlar aracılığıyla saptarken, okura geleneksel romandan alınacak hazları bütünüyle veriyor. Abdülhamit döneminin son yıllarında, İstanbul'un ilk Müslüman tüccarlarından küçük dükkân sahibi Cevdet Bey'in tutkusu, hem işlerini büyütmek, zenginleştirmektir hem de "Batılı anlamda" çağdaş, modern bir aile kurmak. Kökü taşraya uzanan geleneksel ailesini bir yana bırakarak bu isteklerini gerçekleştirmeye girişen Cevdet Bey'in ve oğullarının hikâyesi, bir anlamda modernleşme uğraşı içindeki Türkiye Cumhuriyeti'nin özel hayatının da hikâyesidir. Ev içlerinin, yeni apartman hayatının, Batılılaşan büyük ailelerin, Beyoğlu'na çıkıp alışveriş etmelerin, radyo dinlenen pazar öğleden sonralarının dikkat ve sevgiyle anlatıldığı bu roman, okuru adeta büyülüyor.

 Honore de Balzac - Vadideki Zambak

Biraz da aşktan söz edelim, değil mi? 19. yüzyılın Fransız edebiyatının en büyük ismi kabul edilen Honere de Balzac’ın dünya klasiği Vadideki Zambak, bundan 200 yıl önce yaşanan etkileyici bir aşkla okurlarını alıp götürüyor. Yirmi yılda 85 roman kaleme alan Balzac, karakter çokluğuyla romanlarında kendine özgü bir imza atıyor. 1836 yılında Vadideki Zambak, gençlikten yetişkinliğe uzanan yolu, evli bir kadına duyduğu aşkla kateden Felix'in hikâyesini anlatıyor. Gerçek sevgiyi hiç tatmamış Felix ve mutluluğu, kendini ailesi için feda etmekte bulan Henriette arasında imkânsızlıklarla örülü bir aşk filizlenir. Genç Felix'in ruhu ve bedeni, gece ve gündüz gibi ikiye bölünmüştür. Yasak bir öpücükle birbirine bağlanan kalpleri, ihanetin acımasız oklarıyla paramparça olur. Beyaz ve narin bir zambak olan Henriette, artık solmaya mahkumdur. 

 Nermin Bezmen – Bir Harp Gelini

Kurt Seyit ve Şura, Kurt Seyit ve Murka, Mengene Göçmenleri gibi seri romanlarıyla okurlarını Kafkaslardan Türkiye’ye uzanan bir aşk ve yaşam macerası içinde kusursuz anlatımıyla zamanda yolculuğa çıkaran Nermin Bezmen’in kitabı Bir Harp Gelini, serinin tamamlayıcısı niteliğinde. İkinci Dünya Harbi’nin sınırlarımıza dayandığı, harbe girmeden harbin yokluğunun, yoksunluğunun yaşandığı günlere doğru yolculuğa çıkıyoruz bu romanda. Birbirine âşık ama geçmişleri, dünya kültürleri, hikâyeleri çok farklı bir karıkoca ile onların her şeyiyle birbirine zıt iki kızı. Kızlardan biri babasının gözdesi, diğeri annesinin kanatları altında var olmakta. Güçlüklerle mücadelelerinde seçkinliklerinden vazgeçmeden ayakta kalmaya çalışan bu ailenin 1940’ların Türkiye’sinden 2000’lere saklanan sırrını keşfetmek üzere çıkacağımız yolculukta mekan ve zaman kavramlarımız renklenecek.

 

 Lev Tolstoy - Savaş ve Barış

Lev Tolstoy denince başyapıtının adı da arkasından gelir; Savaş ve Barış. Madem zaman makinesi gibi kitaplar başlığını attık. Bunların en iddialılarından birini sona saklayalım dedik. Yazarın en büyük romanı olarak kabul edilen Savaş ve Barış, Rus edebiyatı denince gözü korkanları, kalın kitaplar okumaktan çekinenleri kendine bağlayacak bir eser. Geniş zaman dilimine yayılmış karakterleriyle Tolstoy, Napolyon Savaşları’nı Rus toplumuna etkileri açısından anlatırken kahramanlarının 1820’ye kadarki gelişimlerini özetliyor. Sayıları yüze varan roman kişinin yer aldığı bu olaylar dizisi, daha çok dört soylu ailenin bireyleri arasındaki ilişkilerle aktarılıyor. Tolstoy, 1854-1855’deki Kırım Savaşı sırasında Türkler, İngilizler ve Fransızlara karşı çarpışmış bir asker olarak da yazdıklarıyla ilgi uyandırıyor. Diğer taraftan, gözlem yeteneği son derece gelişmiş olan Tolstoy’un savaş meydanı betimlemelerini yaşadığı deneyimlerinden yola çıkarak kaleme alması kadar, Savaş ve Barışı’nın bu kadar güçlü bir eser olmasının en önemli nedeni yazarın savaşa ve savaş yaşayan insanlık durumlarına getirdiği felsefi yaklaşımlar olarak dikkat çekiyor. Okuru sorgulamaya iten roman, sizi zaman içinde savaş meydanlarına doğru bir yolculuğa çıkaracak.

 

 Kürşat Başar - Başucumda Müzik

Edebiyat ve sanat dünyasının önemli isimlerinden biri olan Kürşat Başar’ın en çok satan romanı Başucumda Müzik, tam da bu yazıya yakışan zaman makinesi kitaplarından biri. 1950 ile 1960’ların Türkiye’sindeki politik olayların gölgesinde filizlenen bir yasak aşkı anlatan Başar’ın kitap kahramanları ise gerçek hayattan esinlenilmiş. Adını hiçbir zaman zikretmediği, roman boyunca ‘küçük hanım’ olarak isimlendirdiği kahramanın izinde dönemin Ankara ve İstanbul’unun yanı sıra Fransa, İngiltere ve İtalya manzaralarını da solumak mümkün. Başar, yakın tarihi ve bir yasak aşkı odak noktasına aldığı romanında okurları bulundukları andan alıp unutulmaz bir hikayenin içine çekiyor. 

 Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde

Eğer zaman makinesi gibi kitaplardan söz ediyorsak bu konudaki en büyük eseri en sona saklamış olmamızı lütfen anlayışla karşılayın. Zira, Fransız yazar Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde adlı kitap serisi, gerek süregeldiği zaman dilimi, gerekse anlatımı ve mekan çeşitliliği bakımından bu yazının esin kaynağıdır. Gerçek bir kitap kurdunun gözünü korkutamayacağı eser, Proust’un hayatının son 17 yılında yazdığı, büyük emek isteyen bir edebiyat serüveni. Yaklaşık bir milyon iki yüz elli bin sözcükten oluşan toplamda 3 bin sayfalık dev roman, elbette birden fazla kitaplar halinde yayımlanmıştır. 20. yüzyıl edebiyatının en büyük eserlerinden biri olarak kabul edilen dünyaca ünlü eser, kitap kişilerinin sayıca fazlalığı ile de bilinir.

Proust'un annesinin 1905'teki ölümünden sonra yazmaya başladığı kitabın ilk cildi, 1913'te yayımlandı. Roman, tamamlandığında yedi ciltten oluşan “Kayıp Zamanın İzinde” ortaya çıkacaktı. Proust ise 1922 yılında yaşamını yitirdi. Kayıp Zamanın İzinde, Swann’ların Tarafı, Çiçek Açmış Gen Kızların Gölgesinde, Guermantes Tarafı, Sodom ve Gomorra, Mahpus ve Albertine Kayıp adlı yedi ciltten oluşmaktadır.

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.