Bayram denince yüze yayılan gülümseme ve kalpleri dolduran mutluluk kıpırtıları elbette sevdiklerimiz ve yapmayı sevdiğimiz şeylerle birlikte tam bir neşeye dönüşür. Bayram neşesi dediğimiz de budur işte.
Kimileri yolla düşüp gezer, kimileri sevdikleriyle buluşup sohbetler eder, kimileri dinlenir, kimileri aile yemeklerinde hasret giderir, kimileri de iyi bir kitap seçer ve okur… Ramazan’ın şeker tadındaki tatil günlerinde zamanını okuyarak geçirmek isteyenler, bunu bir fırsata çevirebilir ve okunması gereken dünya edebiyatının en değerli klasikleriyle zaman ve mekanda keyifli bir yolculuğa çıkabilirler.
Birbirinden önemli eserlerin kurgu dünyasına açılan kapıları sayesinde kitap kurtlarının bayramını bayram yapacak kitapları bir araya getirdik. İşte unutulmaz dünya edebiyatı klasiklerinin okurlara şeker tadında zaman geçirmesini sağlayacak 10 değerli eser…
1883 yılında Prag’da dünyaya gelen Franz Kafka, Almanca olarak kaleme aldığı Dönüşüm adlı uzun hikayesinde, böcek metaforu üzerinden edebiyat severlerin iliklerine kadar işleyen bir sıkıntı dünyasında varoluşun temeline doğru bir yolculuğa çıkıyor. Dünya edebiyatının en önemli başyapıtlarından biri olan Dönüşüm, Gregor Samsa adlı roman kahramanının bir sabah kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulmasıyla başlıyor, ailesi ve yaşamı üzerinden anlattıklarıyla okuru adeta psikolojik bir yolculuğa çıkarıyor.
Dünya edebiyatı denince Türk yazarların unutulmaz eserleri de akla geliyor tabii ki. Türk edebiyatının en önemli yapıtaşlarından biri olan Mürebbiye adlı eser, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın akıllarda yer eden yapıtları arasında. İkiyüzlü aile hayatının sırlarını açığa çıkardığı romanında Gürpınar, Fransa’dan İstanbul’a gelerek zengin bir ailenin konağında mürebbiye (çocukların eğitiminden sorumlu bakıcı) olarak göreve başlayan Anjel’in hikayesini anlatıyor. Konağın erkeklerini baştan çıkaran mürebbiye Anjel, aile birliği ile ilgili sürükleyici ve ilginç bir romanın anti-kahramanı olarak okurlarla buluşuyor.
Fransız edebiyatının temsilcilerinden Honore de Balzac'ın değerli eseri ‘İnsanlık Güldürüsü’nün 88 cildinden biri olan Goriot Baba, okunması gerekenler listelerinin olmazsa olmazıdır. İnsanlık Güldürüsü'nün çıkış fikrini oluşturan Goriot Baba, akıcı dili kadar kurgusu, kişi örüntüleri ve ilginç konusuyla okurlarını alıp götürüyor adeta. Balzac’ın çok sayılı karakterlerinden nasibini alan yapıt, kişilerin ağzından aktarılan psikolojik tahliller, dünya görüşleri ve diyaloglarla kitap kurtlarını okuma keyfinin doruklarına ulaştırıyor. Goriot Baba, yalnızca yarattığı ilginç ‘baba’ tipiyle değil, anlatım ustalığı ve diğer kahramanların kendine özgü tiplemeleriyle roman okurunun ilgisini çekiyor.
İngiliz edebiyatının ustalarından Charles Dickens’ın en çok okunan kitaplarından biri İki Şehrin Hikayesi, dünya edebiyatının klasik yapıtlarındandır. İki Şehrin Hikâyesi, Paris ve Londra arasında gelişen olay örgüsüyle Fransız Devrimi’nin etrafında şekilleniyor. Dünya edebiyatın en büyük tarihi romanı olarak kabul edilen roman, Fransız Devrimi ile yaşanan kargaşadaki bir grup insanın hikayesini anlatıyor. Dönemin acımasız toplumsal koşullarını da zihinlerde canlandıran İki Şehrin Hikayesi’nde Dickens, hapsedildiği Bastille zindanından kurtarılan Doktor Manette ile kızının on sekiz yıl sonra buluşarak Londra’da yeni bir yaşam kurmalarını konu alıyor. Sevgi, dostluk, fedakarlık ve özveri gibi duygulara atıfta bulunan eser, Paris’in karanlık günlerinin karşısında Londra’daki aydınlık günlerini koyuyor.
Fareler ve İnsanlar romanının yazarı John Steinbeck’in bir diğer unutulmaz eseri İnci, siz değerli okurları zaman ve mekanda akıllarda yer edecek bir yolculuğa çıkarıyor. Kısa romanı İnci’de naif bir dil akışıyla, İspanya Kralı’na büyük zenginlikler getiren bir koyda yaşayan fakir inci avcısı Kino’nun ve ailesinin hikâyesini anlatan Steinbeck, yine okurların kalbine dokunmayı başarıyor. Bir Meksika halk hikâyesinden esinlenilmiş romanda, kahramanımız Kino’nun çocuğunu kurtarmak umuduyla daldığı denizden çıkardığı eşi benzeri görülmemiş incinin umut kadar yıkım da getirdiğine tanıklık ediyoruz. Steinbeck, her zamanki gibi İnci romanında da yaşadığımız dünyaya ve insanın dramına ışık tutuyor.
İngiliz romancılığını zirveye taşıyan ünlü yazar Jack London’un son derece farklı ve lezzetli romanı Beyaz Diş, keyif veren dili ve sürükleyici kurgusuyla dünyaya bir kutrun gözüyle bakmamızı sağlıyor. İnsanlar kadar hayvan dostlarımızın gözünden de dünyaya bakmamızı sağlayan Beyaz Diş, anlatım gücüyle dünya klasikleri arasında neden yer aldığını adeta gözler önüne seriyor. Jack London’un kendine özgü bir lezzet ile kaleme aldığı romanlarının en bilinenlerinden biri olan Beyaz Diş, kalplere dokunan hikayesinde kurt olarak doğmuş ve vahşi doğada yetişmiş bir hayvanın, efendisi tarafından sevgi ve dürüstlükle evcilleştirilmesinin öyküsünü anlatmaktadır.
Sevenleri tarafından hemen hemen her romanı okunan Paulo Coelho’nun en bilinen eseri Aldatmak, belki Coelho okumalarına başlamak için son derece ideal bir seçim olabilir. Diğer kitaplarından farklı olarak kışkırtıcı, bir o kadar da tutku dolu bir hikâyeyle çıkıyor okurun karşısına. Aldatmak’ı okuduktan sonra da Brezilyalı yazar Coelho’nun tüm eserlerini okumak için can atmak kaçınılmaz olacak. Aldatmak romanında her ihtimalin mümkünmüş gibi gösterildiği bir dünyada imkânsız ve coşkulu bir aşkın hikayesi edebiyat severlere sunuluyor.
Büyülü Gerçekçilik akımını dünya edebiyat literatürünü kazandıran efsanevi yazar Gabriel Garcia Marquez’in her biri başyapıt kabul edilen eserlerinden en bilineni Yüzyıllık Yalnızlık olsa da Kırmızı Pazartesi, hacmi daha hafif olmasına rağmen güçlü anlatımı nedeniyle iyi bir rakiptir. Kolombiyalı büyük yazar Marquez’in 1981’de yayımlanan romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin hikayesini konu alıyor. Dünya edebiyatında sarsıcı bir iz bırakan eser, usta yazarın çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayeti anlatıyor. Kahramanımız Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli olan Kırmızı Pazartesi’nde,cinayetin arka planının yanı sıra bir halkın ortak davranış biçimlerini de ortaya koyuyor.
İsviçreli yazar Hermann Hesse’in 1922 yılında yayımlanan kendi küçük (152 sayfa) değeri büyük eseri Siddhartha, sadece edebiyat severlerin değil, felsefe okurlarının da mutlaka okuması gereken eserlerden biridir. Siddhartha, ünlü yazarın Siddhartha Gautama'nı hayatını konu aldığı ve Budizm felsefesini tüm yönleriyle işlediği eseridir. Buda gibi bir prens olan Siddhartha, yaşam anlamı üzerinden adeta okurların elinden tutup farklı bir tinsel (manevi) serüvene çıkarıyor. Eser, düşünsel bir yolculuk olarak da dikkati çekiyor.
10. Franz Kafka - Milena’ya Mektuplar
Kafka ile başladığımız listemize ünlü yazarın bir diğer değerli eseri olan Milena’ya Mektuplar ile son verelim. Milena’ya Mektuplar eserinde okurlar, sevmenin, sevdiğinden uzakta olmanın, baş başa kalınan tüm duyguların edebiyatın en naif türü olan mektup ile anlatımına tanıklık ediyorlar. Franz Kafka’nın en büyük aşkı Milena’ya seslendiği mektuplar, Franz Kafka'nın duygularını belki de en belirgin biçimde dışavurduğu eseridir. Yirmi üç yaşındaki Milena Jesenská yetenekli olduğu kadar güzel bir gazeteciydi. Kafka'nın eserlerini Çekçeye tercüme eden Milena, varlığı ile ilham olduğu günlük tadındaki mektuplarda yaşamaya devam ediyor.