Hünkâr İskelesi Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 8 Temmuz 1833’te imzalanmış, savunma ve ittifak esaslarına dayanan ve bir gizli madde içeren diplomatik bir anlaşmadır. Bu antlaşma, Osmanlı’nın iç karışıklıklarla sarsıldığı, Mehmed Ali Paşa İsyanı gibi ciddi tehditlerle karşı karşıya kaldığı bir dönemde Rusya’dan yardım istemesi sonucunda şekillenmiştir. Antlaşmanın gizli maddesiyle Osmanlı, savaş durumunda Çanakkale Boğazı’nı diğer devletlere kapatmayı taahhüt etmiş, böylece Rusya’ya stratejik bir avantaj tanımıştır. Bu durum, Osmanlı’nın egemenlik yetkilerinin tartışmaya açılmasına yol açmış, Avrupa’da özellikle İngiltere ve Fransa’nın sert tepkisini çekmiştir.
Hünkâr İskelesi Antlaşması kısa vadede Osmanlı’ya askeri destek sağlamış ve Kütahya Antlaşması ile Mehmed Ali Paşa İsyanı’nın kontrol altına alınmasına zemin hazırlamıştır. Ancak uzun vadede Osmanlı’nın dış güçlere olan bağımlılığını artırmış, Boğazlar’ın statüsünü tartışmaya açarak 1841’de imzalanan Londra Boğazlar Sözleşmesi ile geçersiz kılınmıştır. Bu gelişmeler, İngiltere’yi Osmanlı üzerinde daha aktif hale getirmiş; 1838 tarihli Balta Limanı Ticaret Antlaşması ile İngiltere, Osmanlı ekonomisine derin bir şekilde nüfuz etmiştir. Bu zincirleme gelişmeler, Osmanlı'nın siyasi ve ekonomik bağımsızlığının zedelendiğini, dış baskılara daha açık hâle geldiğini göstermiştir. Hünkâr İskelesi, böylece yalnızca bir antlaşma değil, Osmanlı’nın çözülme sürecinde dönüm noktalarından biri olarak tarih sahnesine kazınmıştır.
Hünkâr İskelesi Antlaşması, 8 Temmuz 1833 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında imzalanan ve iki devlet arasında savunma ittifakı kurulmasını öngören bir antlaşmadır. Antlaşma, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın Osmanlı’ya karşı başlattığı isyanın İstanbul’u tehdit etmesi üzerine Osmanlı’nın Rusya’dan yardım istemesiyle şekillenmiştir. Görünürde iki devletin karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan bu antlaşma, aslında Osmanlı’yı Rusya’ya daha fazla bağımlı hâle getiren ve Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını sınırlayan gizli bir maddeye de sahiptir. Bu gizli maddeye göre, Osmanlı Devleti savaş hâlinde bulunduğunda Çanakkale Boğazı’nı tüm yabancı savaş gemilerine kapatacak, ancak bu kısıtlama Rusya’yı kapsamayacaktı. Antlaşma, sekiz yıl geçerli olacak şekilde düzenlenmiştir.
Hünkâr İskelesi Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun diplomatik tarihindeki en tartışmalı belgelerden biridir. Antlaşmanın tarihsel önemi, Osmanlı Devleti’nin Rusya ile yaptığı savunma ittifakının içeriğinde ve özellikle gizli maddesinde yatmaktadır. Bu maddeyle Osmanlı, savaş hâlinde Çanakkale Boğazı’nı tüm yabancı savaş gemilerine kapatmayı, ancak Rusya’ya bu geçiş ayrıcalığını sağlamayı kabul etmiştir. Bu durum, Boğazlar’ın uluslararası statüsünü tartışmaya açmış, Osmanlı’nın tarafsızlığına gölge düşürmüş ve Avrupa'da büyük bir diplomatik krize yol açmıştır.
1833 Hünkâr İskelesi Antlaşması’nın en önemli sonucu, Osmanlı Devleti’nin Boğazlar üzerindeki mutlak egemenliğini zayıflatması ve Rusya’nın stratejik bir üstünlük kazanmasıdır. Bu durum, İngiltere ve Fransa gibi diğer büyük güçlerin tepkisini çekmiş ve Osmanlı’nın iç işlerine müdahaleyi meşrulaştırmıştır. Neticede bu antlaşma, 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi’ne zemin hazırlamış; Boğazlar Meselesi'ni uluslararası diplomasiye taşıyarak Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığı üzerinde kalıcı bir dış baskı oluşturmuştur.
Hünkâr İskelesi Antlaşması, 8 Temmuz 1833 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında imzalanmıştır. Antlaşma, Mehmed Ali Paşa İsyanı sonrasında Osmanlı Devleti'nin Rusya’dan aldığı askerî yardımın ardından, iki devlet arasında sekiz yıl geçerli olacak bir savunma ittifakı olarak tesis edilmiştir. Antlaşmanın müzakereleri, ilk olarak 26 Haziran 1833’te Emirgân’daki Hüsrev Paşa Yalısı’nda başlamış, 8 Temmuz’daki ikinci görüşmede ise nihai metin üzerinde anlaşmaya varılarak imza süreci tamamlanmıştır.
Hünkâr İskelesi Antlaşması, İstanbul’un Beykoz semtinde bulunan Hünkâr İskelesi mevkiinde imzalanmıştır. Antlaşma adını da bu yerden alır. Bu konumun seçilmesi, Rusya'nın Osmanlı topraklarında ne denli etkin bir pozisyona geldiğinin ve Boğazlar üzerindeki nüfuzunu pekiştirme arzusunun somut bir göstergesi olarak değerlendirilir. Aynı zamanda, antlaşmanın içerdiği gizli madde doğrultusunda Çanakkale Boğazı’nın Rusya lehine kapatılması taahhüdü, bu mekânı diplomatik tarihte sembolik bir yer haline getirmiştir.
Hünkâr İskelesi Antlaşması’nın yapılmasına neden olan sebepler, 19. yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı siyasi zayıflık, Mehmed Ali Paşa’nın isyanı ve Avrupa’daki güç dengelerinin değişimiyle doğrudan bağlantılıdır. Osmanlı Devleti, merkezî otoritenin zayıfladığı, ordunun yetersiz kaldığı ve dış desteğe şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, Rusya’nın sunduğu askerî yardım karşılığında bu antlaşmayı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu süreçte antlaşmanın yapılmasına neden olan hem iç hem de dış faktörler başlıca şu şekilde sıralanabilir:
1833 yılında imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşması, yalnızca iki devlet arasında yapılan bir diplomatik belge değil, aynı zamanda dönemin kriz ortamında siyasi, askerî ve jeopolitik hesapların bir ürünüydü. İşte bu kritik süreçte belirleyici etkiye sahip başlıca isimler:
1833 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşması, bir savunma ittifakı gibi görünse de arkasında çok daha derin stratejik hedefler yatmaktadır. Bu hedefler, hem Osmanlı’nın tehditlere karşı ayakta kalma arzusunu hem de Rusya’nın Boğazlar üzerindeki kontrolünü artırma çabasını yansıtır. Antlaşmanın temel amaçları aşağıda listelenmiştir:
Bu hedefler, antlaşmanın sadece bir askeri ittifaktan ibaret olmadığını; dönemin uluslararası güç dengelerini doğrudan etkileyen bir stratejik adım olduğunu göstermektedir.
Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın uygulanması süreci, hem içeride hem de uluslararası arenada ciddi tepkilere ve dirençlere neden olmuştur. Özellikle antlaşmanın gizli maddesi ve Rusya’ya verilen ayrıcalıklar, Osmanlı Devleti'nin egemenliğini sorgulatan gelişmelere yol açmıştır. Uygulama aşamasında karşılaşılan başlıca zorluklar şunlardır:
Bu zorluklar, Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın uzun ömürlü olmasını engellemiş ve Osmanlı diplomasi tarihinde tartışmalı bir belge olarak yer edinmesine neden olmuştur.
Hünkâr İskelesi Antlaşması hedeflerine tam anlamıyla ulaşamamıştır. Antlaşmanın temel hedeflerinden biri, Osmanlı İmparatorluğu'nun Mehmed Ali Paşa isyanına karşı güvenliğini sağlamak ve Boğazlar üzerindeki kontrolü korumaktı. Bu açıdan bakıldığında, Rusya’nın askerî desteği sayesinde Osmanlı Devleti, Mısır tehdidini geçici olarak bertaraf edebilmiş ve başkent İstanbul’u güvence altına alabilmiştir. Ancak antlaşmanın gizli maddesiyle Rusya’ya tanınan ayrıcalıklar, Osmanlı’nın tarafsızlığına zarar vermiş, egemenliğini zedelemiş ve Avrupa'daki diğer büyük devletlerin tepkisini çekmiştir. Bu durum, Osmanlı’yı diplomatik yalnızlığa itmiş ve 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi’yle Rusya’nın elde ettiği avantajları geri alarak antlaşmanın etkisini büyük ölçüde sınırlamıştır.
Dolayısıyla Hünkâr İskelesi Antlaşması kısa vadede güvenlik sağlamış olsa da, uzun vadede Osmanlı'nın uluslararası konumunu zayıflatmış ve hedeflerini tam anlamıyla gerçekleştirememiştir.
Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın şekillenmesinde içsel etkenler, Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı siyasi zayıflık, merkezî otoritenin sarsılması ve askeri başarısızlıklar gibi nedenlerle belirleyici olmuştur.
1830’lu yıllarda Osmanlı Devleti ciddi bir iç krizle karşı karşıyaydı. Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isyanı, oğlu İbrahim Paşa’nın Anadolu içlerine kadar ilerlemesi ve Konya’da Osmanlı ordusunu mağlup etmesi, merkezî yönetimin ne kadar kırılgan hale geldiğini gözler önüne sermiştir. Bu süreçte II. Mahmud yönetimi, ordunun yetersizliği ve müttefik bulamama kaygısıyla Rusya’ya yönelmiştir.
Yani Hünkâr İskelesi Antlaşması, Osmanlı’nın hem askerî hem diplomatik alandaki zayıflığının bir sonucudur. İçsel zaaflar, dış yardım arayışını zorunlu hale getirmiş; bu da Rusya'nın müdahalesi ve antlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanmıştır.
Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın şekillenmesinde dışsal etkenler, büyük güçlerin Boğazlar üzerindeki çıkar çatışmalarından ve Osmanlı-Mısır krizine yönelik uluslararası yaklaşımlardan kaynaklanmıştır.
1830’lu yıllarda Osmanlı İmparatorluğu, Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isyanıyla sarsılırken, İngiltere ve Fransa gibi Batılı devletler bu krizde Osmanlı’yı desteklemekte isteksiz davranmıştır. Bu güç boşluğu, Rusya’ya Osmanlı’ya yardım etme ve nüfuzunu artırma fırsatı tanımıştır. Rusya, Osmanlı’nın çaresizliğini stratejik avantaja dönüştürmüş ve Boğazlar üzerindeki etkisini artırmak için Hünkâr İskelesi Antlaşması’nı şekillendirmiştir.
Sonuç olarak, antlaşma; Avrupa güçlerinin Osmanlı’ya karşı mesafeli tutumu, Rusya’nın yayılmacı siyaseti ve Boğazlar üzerindeki hâkimiyet rekabeti gibi dışsal faktörlerin etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bu dışsal baskılar, Osmanlı-Rus ittifakının doğrudan şekillenmesini ve antlaşmanın içeriğini belirlemiştir.
19. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük güçlerle yaptığı kritik antlaşmalarla uluslararası dengelerde konumunu yeniden tanımlamak zorunda kaldığı bir dönem olmuştur. Bu süreçte yapılan antlaşmalar, hem iç hem dış politikada derin etkiler bırakmış ve Osmanlı'nın egemenlik alanlarını daraltmıştır. İşte 19. yüzyılda Türkiye'de yapılan bazı önemli antlaşmalar:
Hünkâr İskelesi Antlaşması (1833), doğrudan bir iç yönetim düzenlemesi içermemekle birlikte, Osmanlı toplumunun farklı sosyal sınıfları üzerinde dolaylı etkiler yaratmıştır. Özellikle dış politika üzerinden gelen baskılar, iç dengeleri de etkilemiş ve toplumun çeşitli kesimlerinde endişe ve tepkilere yol açmıştır. İşte bu etkilerin bazıları aşağıda listelenmiştir:
Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın kısa vadeli etkileri, Osmanlı Devleti'nin iç ve dış politikasında önemli sarsıntılara neden olmuştur. Antlaşma, Osmanlı-Rus ilişkilerini pekiştirirken aynı zamanda Avrupa güçleriyle diplomatik gerilimleri de artırmıştır. İşte Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın başlıca kısa vadeli etkileri aşağıda listelenmiştir:
Hünkâr İskelesi Antlaşması, Osmanlı-Rus ilişkilerinde kısa vadede askerî destek ve geçici güvenlik sağlasa da uzun vadede Osmanlı’nın diplomatik yalnızlığını artırmış, Boğazlar üzerindeki egemenliğini zayıflatmış ve uluslararası dengeleri derinden etkilemiştir. Antlaşmanın uzun vadeli etkileri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Hünkâr İskelesi Antlaşması, Osmanlı’nın zayıflayan durumunu tüm açıklığıyla ortaya koyarak gelecek nesillere diplomatik kırılganlığın ve dışa bağımlılığın tarihsel bir örneğini bırakmıştır. Boğazlar’ın stratejik önemini vurgulayan bu antlaşma, Rusya lehine ayrıcalıklar tanımış; Avrupa'daki güç rekabetini körüklemiş ve Osmanlı’nın egemenliğini zedelemiştir. Antlaşmanın gizli maddeleri nedeniyle doğan uluslararası tepkiler, 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi gibi daha geniş kapsamlı ve çok taraflı antlaşmalara zemin hazırlamıştır. Böylece Hünkâr İskelesi Antlaşması, Osmanlı’nın dış etkilere açıklığını gözler önüne seren, Boğazlar Meselesi’ni uluslararası hukuk alanına taşıyan ve çözülme sürecinin ivmesini artıran kalıcı bir miras olmuştur.