Kadınlar, her an yaşamın her alanında mücadelelerine asalet ve başarı ile devam ediyor. Ne mücadelesi derseniz? İş hayatında, sosyal hayatta, ev yaşamında ve akla gelebilecek her alanda var olma, sorumluluklarını özveri ve nezaketle yerine getirme mücadelesi sürdürüyor. Bununla da yetinmiyor, dünyayı değiştirmeye, yaşama katkı sağlamaya yönelik cesur, yenilikçi adımlar atıyor. İnsanlığı muhasır medeniyet seviyesine çıkaracak çocuklar yetiştiriyor.
Kadınlar, hayatın içinde tüm zarafetleri ve güçleriyle yaşama katkı sağlarken onlara ilham verecek kitaplar yollarına ışık oluyor, yol arkadaşlığı ediyor. Türkiye Yayıncılar Derneği’nin verilerine göre de Türkiye’de kadınlar, erkeklere göre daha çok kitap okuyor. Doğrusu pek şaşırtmadık…
BKM Kitap olarak kadınların yaşam serüvenlerinde mutlaka okuması gereken, onlara ilham ve güç aşılayacak 10 kitabı bir araya getirdik. Her bir kadının yaşam öyküsünün bir kitap kahramanı kadar değerli olduğunu buradan bir kez daha hatırlatarak…
Kurtlarla Koşan Kadınlar – Clarissa P. Estés
İşte her kadının başucunda olması gereken bir kitap karşınızda: Fransız Psikiyatr Clarissa P. Estés’nin kaleminden mitler, masallar ve psikanaliz ile zenginleştirilmiş eser, Kurtlarla Koşan Kadınlar. Keşke bu kitabı erkekler okusa dedirten çözümlemelerle ayaklarınızı yerden keseceğine garanti veriyoruz. İnsanlık tarihi boyunca bastırılmış ve örselenmiş kadınların durumunu sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ele alan eser, kadının doğasına ilişkin bir hazine sunuyor. 19. yüzyılla birlikte insanlığın doğadan kopuşu ve duygulara yer vermeyen kapitalist bir endüstri çarkının içinde kayboluşundan yola çıkarak, kadınların yapması gereken ilk şeyin içlerindeki doğal sesi keşfetmek olduğunu söyleyen kitap, bunun yollarını masal ve mitler üzerinden yaptığı çözümlemelerle okura gösterityor.
Madam Bovary - Gustave Flaubert
Çoğu kadının en sevdiği roman, Madame Bovary, henüz okumayan kitap kurtlarını, naif hikayesi, duygusal kurgusu ve unutulmaz diliyle halen kendine çekiyor. 19. yüzyılın usta yazarı Gustave Flaubert tarafından kaleme alınan roman, birçok edebiyat eleştirmeni tarafından ilk çağdaş realist roman kabul ediliyor. Madame Bovary, edebiyat literatürüneyse “Bovarizm akımı” kavramını kazandırmıştı. Bu akım, tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamlarına gelen bir rahatsızlık olarak tanımlanmıştı.
Anna Karenina – Lev Nikolayeviç Tolstoy
Her kadının okuması gereken bir roman daha Rus edebiyatının mihenk taşı Lev Tostroy’a ait. Aşk, her yazar ile yeniden tanımlansa da Anna Karanina romanı, tüm bu tanımların üzerinde bir yer alacaktır. Rus yazar Tolstoy'un "Anna Karenina"sı gibi destansı olanı pek yoktur doğrusu. Anna Karenina,19.yüzyıldaki Rus aristokrasisinde yaşanan bir yasak aşk hikayesini konu alıyor.
Türk Kadınlar Tarihinde Menkıbeler - Mehmet Öztürk
“Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte himmet (yardım) ettim diyemez” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığımız toprakların kadınlarını her daim üstün tuttu, haklarınıysa diğer medeniyetlerden daha önce kazanmalarını sağladı. Atatürk’ün bu sözlerinden yola çıkarak hazırladığı kitabında Mehmet Öztürk, yüceltilmeyi hak eden kadınların gerçek öykülerine yer veriyor. Her bir öykü de okurlarına ilham veriyor.
İkinci Cins – Simone De Beavoir
Fransa’nın en bilge kadını kabul edilen, Varoluşçu Feminist akımının kurucusu Simone De Beavoir’in en çok okunan eseri İkinci Cins, elbette kadını ele alıyor. Kadının gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerine değinen eserinde yazar, cesur söylemleriyle zamanın ve bugünün en önemli kadın idolleri arasında yer aldı. Beavoir’nın düşünceleri kadın okurlarına güç, güven ve ilham katıyor.
Amerikalı yazar Sylvia Plath’in ölümsüz romanı Sırça Köşk, kendi yaşam öyküsünden de izler taşıyan, unutulmaz bir eser olarak tüm kadınların kütüphanelerinde yer almaya devam ediyor. Kimlik arayışı peşinde ürkütücü bir yola giren duyarlı ve hevesli bir genç kadının üniversite yılları, erkeklerle ilişkileri, yaşadığı çöküş, intihar girişimleri ve gördüğü psikolojik tedaviler mizahi bakış açısı unutulmadan son derece içtenlikle işleniyor. Sylvia Plath'ın 1963 yılında, ölümünden bir ay önce, başka bir isim altında yayımlanan bu romanı, bugünün insanının da metropol yaşamındaki yabancılaşmasını anlatan modern bir klasik.
Kendine Ait Bir Oda - Virginia Woolf
Kadınların okuması gereken kitaplar deyip İngiliz yazar Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda adlı deneme türündeki kitabından söz etmemek elbette mümkün değil. Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf'un en kolay okunan kitabı olarak kabul edilir ve kitap şöyle der kadınlara: "Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!.."
Türkiye’de kendine çalışma hayatı, başarıları ve düşünceleriyle yer edinen, kadınlara yaşama katkıları konusunda cesaret vererek yol gösteren Duygu Asena, ne yazık ki bugün aramızda değil ama onun kült kitabı, Kadının Adı Yok, başucumuzda bulunuyor. Asena, net ve kıvrak anlatımıyla bir kadının yaşadıklarını, yine bir kadının ağzından anlatıyor. Bu kadın, iyi ve kötü duygularla dolu bir hayatın hafif ve ağır zamanlarından geçerek kendi ayakları üzerinde durabilmek için mücadele veren bir kadını, kadınları konu alıyor.
Cinsiyet Belası – Judith Butler
Çağdaş filozof Judith Butler’in feminist felsefe çalışmalarından doğan, ilk olarak 1990'da yayımlanan ve daha sonra Türkçeleştirilen kitabı, Cinsiyet Belası, feminist kuramda ve toplumsal cinsiyet araştırmalarında çığır açan, queer kuramın öncü metinlerinden biri. Kitap kurdu kadınlar mutlaka okumalı diyor, gerisini size bırakıyoruz.
Etin Cinsel Politikası – Carol J. Adams
Karşınızda sizi sarsacak, çok iddialı, diğer kitaplara benzemeyen bir çalışma var: Etin Cinsel Politikası. Dayak yiyen kadınlar, işkence gören bedenler, öldürülen hayvanlar, cana saygısı olmayan sapkınlar… Evet, hiçbir kitaba benzemiyor, çünkü okuduktan sonra sizi sarsıyor. Çıplak gerçekler etrafınızı sarıyor. Etin Cinsel Politikası kitabı, günümüzde, çoğu muameleden yola çıkarak, kadın ve hayvanın tüm yönleriyle eş olduğunu savunmuyor; şiddet ve tahakkümden beslenen erkek egemen kültürün “öteki”lere yaptıklarının altını çiziyor. Okuru sarsıyor, eril şiddet kültüre ve hiyerarşiye vurgu yapıyor.
