Türkiye’nin kanayan yarası olmaya devam eden, neredeyse her gün bir kadının öldürüldüğü, istisnasız her gün çoğu kadına sokakta, işte, evde ve sosyal alanlarda taciz, manevi şiddet, fiziksel şiddet uygulandığı ülkemizde tüm bunlara bazen gözlerimizle, bazen de haber bültenleriyle tanıklık ediyoruz. Ne yazık ki bazen de kendi evimizde, çevremizde bu şiddete şahsen maruz kalıyoruz. Tüm mücadelelere rağmen yasaların halen eksik kaldığı, çocuk, hayvan, kadın haklarının tartışıldığı son yıllarda “kadına şiddet” olgusu yaşamımıza girdi, bir yara olarak acımaya, kanamaya devam ediyor.
Kabuk bağlayıp iyileşmesi, izlerinin yok olması ise şimdilik umut ediliyor. Peki kaç yaşında olduğu, hangi sosyal gruba ait olduğu, evlat sahibi olup olmadığı fark etmeksizin şiddet ve ölüm tehdidiyle burun buruna yaşayan kadınların “erkek” şiddetine hedef olmasının sebebi nedir? Sayılabilecek birçok madde var: Örf ve adetler, kalıplaşmış cehalet, eğitimsizlik, yasaların eksikliği, caydırıcı düzenlemelerin olmaması, kadınların, çocuk ve hayvanların toplumdaki yerinin “erkek”lerin yanında azınlık ya da “ikinci sınıflık” kabul edilmesi, “namus” olgusunun yanlış tanımı? Hangisi ya da hangileri?
Biz, böyle sayarken, sosyal medyada isyan ederken, yasaların düzenlemesi yönünde mücadele ederken, gelecek nesilleri daha bilinçli yetiştirmeye çalışırken, bu satırlar için klavyenin tuşlarına basarken kaç kadın öldürülmek üzere şu an ya da kaç kadın manevi tacize, fiziksel şiddete uğruyor? DAHASI KAÇ ÇOCUK ANNESİNİN UĞRADIĞI ŞİDDETİN İZLEYİCİSİ OLMAK ZORUNDA BIRAKILIYOR? KAÇ HAYAT DAHA BÖYLE KARARTILIYOR?
Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak, insan olarak ve toplumu oluşturan bireyler olarak, değişime ilk önce kendimizden başlamak, şiddete dur demek, bu yönde oy kullanmak, yasal mücadelenin içinde yer almak boynumuzun borcu. Kendimize ve yaşadığımız ülkeye bir diğer borcumuz ise daha çok bilinçlenmek ve bu bilinci çevremize de aşılamak.
İnsanların kötü olduğu bu çağda da yine kitaplara sığınıp daha bilinçlenmek ve kendimizden başlayarak önce çevremizi, sonra ülkemizi, daha sonra da dünyayı değiştirmek, geliştirmek, farkındalığı sağlamak için okuyoruz…
Bu defa, kadına şiddete dur demek için okuyoruz. Zira, bilgiden başka kurtuluş yok… BKM Kitap olarak, son yılların en üzücü konularından biri olan kadın cinayetlerini lanetliyor, bilinçli olmak ve bilinçlendirmek için şu okuma listesini merakınıza sunuyoruz:
Kadına Şiddet: Madalyonun Öbür Yüzü – Şadıman Şenbalkan
Töre cinayetleri, aile içi şiddet, erkeğin aşağılık kompleksi, çalışan kadının işte uğradığı manevi şiddet, baba evinde ya da koca elinde uğradığı fiziksel şiddet, sokakta şiddet, toplum yargısında şiddet, mahalle baskısı ve dahası… Yani, 21. yüzyılın özgür, başarılı, para kazanan, güçlü kadınlarının çağdaşı olan ve farklı yaşamlara sahip olan kadınlar… Madalyonun diğer yüzü, bu kitapta tüm çıplaklığıyla veriliyor.
Canına Tak Eden Kadınlar – Sibel Hürtaş
Kadınların kurbanı olduğu cinayetlerin sıradanlığına oranla, kadının kocasını öldürmesi, istisnai ve şaşırtıcı bir “olay” sayılır. Akademisyen ve yazar Sibel Hürtaş, bu olayların failleriyle konuştuğu kitabında canına tak eden kadınların hikâyelerini aktarıyor. Dayak, cinsel şiddet, manevî baskı, çocuğuna yapılan işkence ve envai çeşit eziyet karşısında dayanma gücü kalmayıp kocasını öldüren kadınların hikâyeleri gerçeklerle sert bir yüzleşme sağlıyor.
Nasıl Korunabilirdik? Şiddete Uğrayan Kadınlar ve Çocuklar – Ural Nadir
Çalışma, ev içi şiddeti bir deneyim olarak inceliyor: Şiddetin takvimi nedir, nasıl başlıyor, nasıl işliyor, nasıl bir döngüsü var? Sözde nedenler ve gerçek nedenlerin yanı sıra gözden kaçan diğer veriler neler? Mağdurlar, uğradıkları şiddeti nasıl yorumluyor ve anlamlandırıyorlar? Baş etme mekanizmaları nelerdir, nasıl işliyor? İşte tüm bu soruların peşine düşen kitapta toplumun kanayan yarasının nasıl da derinde olduğu gözler önüne seriliyor.
Aile İçi Şiddet: Kadının ve Çocuğun Korunması – Prof. Dr. Aliye Mavili
İçeriği güncel bilgilerle zenginleştirilmiş Aile İçi Şiddet, yeni basımıyla okurlarla buluşuyor. Prof. Dr. Aliye Mavili'nin konuyla ilgili engin tecrübelerini aktarıyor. Çocuk ve ailenin korunması ve desteklenmesiyle ilgili birçok ulusal projede yer alan Prof. Dr. Aliye Mavili bu kitabında, kadının şiddet ortamında kalmasına neden olan etkenleri derinlemesine irdelerken, bu alanda kadınlara danışma hizmetleri veren sosyal uzmanlar için de çok önemli önerilerde bulunuyor.
Cinsiyet Belası – Judith Butler
1990'da yayımlandığında feminist kuramda ve toplumsal cinsiyet araştırmalarında çığır açan, “queer kuramı”n öncü metinlerinden biri olan Cinsiyet Belası, çağdaş filozof Judith Butler'ın kaleminden çıktı. Butler’ın cinsiyetin ne ölçüde 'doğal' olduğunu sorgulayarak cinsiyetin yapısına dair ilginç savını ortaya koyduğu bu metin, birbiriyle bağlantılı pek çok tartışmayı içinde barındırıyor.
Sade’ı Yakmalı mı? – Simone de Beauvoir
Sadizmin babası olarak kabul edilen Marquis de Sade, kimilerine göre, insan biçimine bürünmüş bir mutlak kötülük, kimilerine göreyse bir özgürlük savunucusu... İlk lanetli yazar kabul edilen Sade’ın kişiliği kadar, hayat serüveni de yer yer karanlıkta kalmakta. Fransız yazar ve varoluşçu feminist Simone de Beauvoir, Sade’ın rezaletler, skandallar ve hapishane yılları ile dolu hayatını, kurmaya çalıştığı, yüksek sesle savunduğu sistemini inceliyor. Sade’ı Yakmalı mı? kitabında sadece Sade’la değil, belki kendi kendinize bile itiraf edemediğiniz taraflarınızla da yüz yüze geleceksiniz.
Manevi Taciz: Gündelik Hayatta Sapkın Şiddet – Marie France Hirigoyen
Bir insana zarar vermenin tek yolu fiziksel şiddetten geçmez. Bazen sözler, davranışlar, hatta bir bakış bile muhatabı için yıkıcı olabilir. Manevi taciz, bedensel bir saldırı içermeksizin, bugün karşılaştığımız en yaygın şiddet türlerinden biri. Sevgililer arasında, aile içinde, işyerinde, sosyal hayatta. Bedensel şiddet gibi somut sonuçları olmadığı için kurbanların çoğu uğradığı şiddetin farkında olmadan, yaşadıkları stresin ve depresyonun temelinde bu tür bir gizli şiddetin yattığını bilmeden, kendilerini intihara dahi sürükleyebilen bu sinsi saldırıyla karşı karşıya kalıyorlar. Psikiyatr Marie-France Hirigoyen, klinik bir bakışla manevi tacizin gündelik tezahürlerini ele alıyor, bunların maskesini düşürüyor ve mağdurlarına çözüm yolları öneriyor.
