2019 – 2020 yeni eğitim ve öğretim yılı başlıyor. Hazırlıklar tamam. Okul öncesi alışverişi bitti. Şimdi kollar sıvandı. Yeni ders yılında gelsin yeni bilgiler, yeni proje ve ödevler. Öğrenmek güzeldir, büyümek de öyle. Bünyemize eklenen her yeni bilgi, bizi daha da güçlü kılar. Hayatta başarılı olmanın yolu, bilmekten geçer. Ne kadar çok faydalı bilgiye sahipsek yaşama karşı bir o kadar güçlüyüz demektir.
Eğitim ve öğretimden yoksun yüz binlerce çocuğun yaşadığı bir dünyada Türkiye’de olmak bir ayrıcalık. Okulların ders zili, huzur ve umutla çalmakta. Tüm bunların değerini bilmek, öğrenmeye tutkuyla bağlı olmak, ülkemizin gelecek günlerine umutla bağlanmayı da beraberinde getiriyor. Zira, şairin de dediği gibi: “Bir umudum da sende. Anlıyor musun?”
Gelelim bu yazının kaleme alınış amacına, işte böyle umutla yarına bakmamızı sağlayan öğrencilerimize yeni ders yılında biraz sıkıldıklarında ya da yoğun ders programı nedeniyle nefes alma ihtiyacı duyduklarında onlara Türk edebiyatının sihirli dünyasının kapısını açmalarını öneriyoruz. Ders, ödev ve proje trafiğinde bambaşka dünyalara yapacakları bu yolculukta, yine öğrenmeye, yine gelişmeye devam ederken okunması gereken Türk romanları listesinde ilerlemenin de mutluluğunu yaşayacaklar.
Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali
MEB Ortaöğretim 100 Temel Eser Listesinde yer alan eser, tiyatro sahnesine aktarılmış ve 1985 yılında da sinema filmine uyarlanmıştır. Sabahattin Ali’nin kaleme aldığı Kuyucaklı Yusuf konusu, ailesi katledilen ve sahipsiz kalan dokuz yaşındaki Yusuf’un bu talihsiz olayı soruşturmak için Kuyucak’a gelen Nazilli Kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlatlık alınmasıyla başlar. Bu çocuğun daha sonraki hayatı ustalıklı bir dille anlatılmaktadır. Edebiyat eleştirmenlerine göre Yusuf karakteri, köyden şehre göç edip şehir hayatına uyum sağlayamayan insan tipinin habercisi olarak değerlendirilmektedir.
Sinekli Bakkal - Halide Edip Adıvar
Sinekli Bakkal, ilk olarak İngilizce “The Clown and His Daughter” adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlandı. Türkçe olarak ilk defa 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edildi. Daha sonra 1936 yılında kitap olarak basıldı. Halide Edip Adıvar’ın bu çok okunan romanında İstanbul’un en eski ve muhafazakar semtlerine doğru yolculuğa çıkıyor. Küçük bir kızın başından geçen yaşam macerasıyla dönemin kültür ve şartlarına yakından bakma fırsatı buluyoruz.
Esir Şehrin İnsanları - Kemal Tahir
Kemal Tahir’in Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemine ait ustalıklı kurgusunu okuyucusuyla buluşturan üçlemesi, Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Yol Ayrımı kitaplarının ilkiyle okuma macerasına başlanabilir. Tarihin gerçek olaylarını kurgu ile harmanlayıp akıcı bir dille okurlara sunan Tahir'in Mütareke dönemi aydınlarını anlattığı “Esir Şehir” üçlemesinin ilk kitabı olan Esir Şehrin İnsanları'nda Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul'daki sivil aydınların durumu ele alınır. İmparatorluk ordularının yenilgiyi kabullenip silahlarını teslim ettikleri bir dönemde aydınlar en umutsuz koşullar altında savaşı üstleneceklerdir.
1918- 1924 yılları arasında esir şehir İstanbul’un Beyazıt’taki bir konağında kitabın sayfalarını açıyoruz. Veda ile roman kurgusunun en iyi örneklerinden birini kaleme alan Ayşe Kulin, Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde, işgal altındaki İstanbul'da bir konakta yaşananları anlatıyor. Son Maliye Nazırı ve ailesi aracılığıyla o dönemin resmini çizen Veda, çökmekte olan bir tarih ile yeni bir gelecek arayan Milliciler arasında sıkışan o dönem Osmanlı aydınının da öyküsünü dile getiriyor. Ayşe Kulin'in her zamanki ustalıklı ve sürükleyici üslubu ile okurlarının elinden bırakamayacakları bu kitap, biyografik veriler ile roman tekniğini birleştirmesiyle hayat buluyor.
Kiralık Konak - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, ilk romanı olan Kiralık Konak'ta toplumumuzda Batılılaşma ile birlikte kuşaklar arasında meydana gelen düşünce, duygu ve dünya görüşü ayrılıklarını, toplumsal çözülüş kavramını temel alarak, bir konağın dağılışı etrafında veriyor. Romanda satılığa çıkarılan konağın, bu değişimle farklı yerlere savrulmuş bazı kişileri, Tanzimat'tan Meşrutiyet'e uzanan bir kopuş süreci içinde, “istanbulin” giyen, ölçülü ve namuslu kişiler olmaktan çıkıp, sırtlarına geçirdikleri redingotlarıyla "riyakar, yarı uşak ve adi" bir kuşağın temsilcisi haline gelirler.
Ayaşlı ile Kiracıları - Memduh Şevket Esendal
Memduh Şevket Esendal'ın en çok sevilen kitabı 'Ayaşlı ile Kiracıları', yazarın en önemli yapıtlarından biri olarak kabul görür. 1946'da Roman Ödülü'nü de alan yapıtta, Memduh Şevket Esendal cumhuriyetin ilk yıllarındaki Ankara'dan bir kesit sunar. Eğitimleri, uğraşları, dünya görüşleri farklı insanların ilişkilerini büyük bir ustalıkla sergiler. Romandaki kişilerde, dönemin bütün özelliklerini yansıtır.
Hanımın Çiftliği - Orhan Kemal
Orhan Kemal'in en sevilen romanlarından biri olan Hanımın Çiftliği, ağalık sorununu olduğu kadar, sınıfsal çelişkileri de yetkinlikle anlatır. Paranın değişime uğrattığı hayatları, el değiştiren paranın yarattığı çelişkileri anlatan bu roman, okuru hiç beklemediği bir sona doğru peşi sıra sürükler. Orhan Kemal, her kitabında olduğu gibi bu kitabında da zaman ve mekan arasında okurunu yolculuğa çıkarmayı başaran üslubunu gözler önüne seriyor
İnce Mehmed romanıyla Türkiye’de ve dünyada pek çok övgüye mazhar olan edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden Yaşar Kemal, Teneke romanıyla sadece İnce Mehmed ile değil, diğer kitaplarıyla da övgü toplamasının sebeplerini okuruna sunuyor. Bir Anadolu kasabasında, çeltikçi ağaların yönetmeliklere karşı gelerek ektikleri çeltik sıtmaya neden olur. İdealist ve genç kaymakam tüm tecrübesizliğiyle, sıtmaya tutulan kasaba halkı adına ağalarla mücadeleye girişir. Ancak kaymakam kasabadan, ardından teneke çalınarak sürülür. Teneke idealizm ile baskın güç arasındaki mücadelenin romanıdır.
Dudaktan Kalbe - Reşat Nuri Güntekin
Kalemiyle farklı edebi tadını okuruna sunan ve kalplerde yerini alan Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu ve Yaprak Dökümü kadar bilinen bir eseriyle daha keyifli bir okuma serüveninin kapısını aralıyor: Dudaktan Kalbe. 'Dudaktan Kalbe', özellikle örf tanıtımı ve kişilik canlandırımında başarılı, duygusal, ve sevgi dolu bir roman. Açık, yalın ve gösterişsiz bir anlatışla ve temiz bir İstanbul Türkçe'siyle geniş kitlelere seslenebilen yazarın, tiyatro, sinema ve diziye aktarılan unutulmaz romanlarından biri bu roman.
Saaatleri Ayarlama Enstitüsü kadar üne sahip Huzur romanı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kültürümüzü kendine özgü üslubuyla kaleme almıştır. Huzur'un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini "huzur"a kavuşturacak bir iç düzeni aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hâkim olan Mümtaz'la Nuran'ın aşklarıdır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, âdeta bir roman kahramanı gibi ele alınır. Huzur için, belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının huzursuzluklarını dile getirmektedir.