Bilal, Resulullah’tan ayrılmaya dayanamadı. Ondan sonra bir daha ezan okuyamadı. Zorla da olsa Hz. Ömer’den izin aldı. Cihada katılmak için Medine’den ayrılıp Şam’a gitti. Günler, geceler, aylar birbirini kovaladı. Bilal, Medine’den uzakta, Asvan’da, bir gece rüyasında sevgili Peygamberinin a.s. beyaz elbiseler içinde kendisine doğru geldiğini gördü. Hızla ona doğru koştu. Selam verdi. Coşku ve sevinçle dopdolu olarak onun yanında durdu. Peygamber’in dudakları kıpırdadı. Bilal bütün dikkatiyle O’na bakıyordu. Peygamber a.s. sanki serzenişte bulunurcasına bu ne vefasızlık, Bilal!... Bizi daha ne zamana kadar ziyaret etmeyeceksin? diye sordu. Bilal heyecanla uykusundan uyandı. Peygamber as.’ın sesi hala kulaklarında yankılanıyordu. Bu ne vefasızlık, Bilal! Bu ne vefasızlık, Bilal!..Bilal, kendisini hüzün dalgalarına kaptırdı. Hayır! Ey Allah’ın elçisi bunu vefasızlık saymayız. Hemen yolculuk için hazırlanacak, mescidini ziyaret etmek için aydınlık şehrin Medine’ye gideceğim diyerek gecenin ilk aydınlığında yola çıktı. Devesini hazıla südü.. Yürüdü..Yürüdü..Yol bir türlü bitmiyordu...