"Savaş her şeyi berbat etmiş, her şeyi değiştirmiş, her şeyi yakıp yıkmıştı. Övünçle dolu, gururlu bir halde geri dönmüştüm. Sony beni bekliyordu, bense ona bakmıyordum bile. Ona hayır demezdim ama başka bir gelecek düşünüyordum: İstanbul. Yarının umuduyla uykuya dalıyor, rüyamda yola koyuluyor ve İstanbul’da mutsuz olup ülkeye geri dönüyordum. Kendimi gece yarısından sonra, vaktinden önce İstanbul Garı’nın boş basamakları üstünde ya da gün doğumunda bilinmedik bir kentin sokaklarında, kalacak bir yer ararken, yüzyıllık bir apartmanın vücudumun her hareketinde çatırdayan ahşap basamaklarını tırmanırken görüyordum, Kutaysi burnumda tütüyordu orada. Özellikle de rüyamda gördüğüm, buğday tarlalarının ufkunda gizlenen yerin cennet olduğunu söylediğimde bozulan Hazday’ın konuşmalarını özlüyordum."Jak Alguadiş, "İstanbul’da İki Sevgili" adlı bu romanında okurlarını Batum’da başlayıp İstanbul’da son bulan macera dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Bir solukta okunacak muhteşem bir roman...