Tükendi
Gelince Haber VerTüm takıntım bir ihtimal üzerineydi. İnsanların özgürlükleriyle yaşamları arasında kaldıklarında özgürlüklerini tercih edip ölüme yürüyebilecekleri ihtimali. Bunu yaşarken göremediğim için üzgünüm ama geride kalan genç kanların benden daha iyi iş çıkaracağını umuyorum…
Çünkü insanlar kolayca emeksizce kazandıkları özgürlüklerini tekrar kolayca kaybedebilirler. Bu gücü özgürlükleri için çabalamalarını sağlamak adına kullanın. Özgürlüklerini kazanırken öyle zorluk ve acı çeksinler ki herhangi bir despotluğun kokusunu dahi alsalar onu olduğu yerde yok etsinler. Nesilden nesile aktarılmasını sağlasınlar. Bunun gerçeklemesi sırasında ölenler olacak, yok olan yarım kalan sayısız aile… Asla acımayın. Hayallerin ötesinde bir yere yerleşmek istiyorsak hayal edemeyeceğimiz kadar acı çekeceğiz. Doğal seçilimin işlemesine izin verin. Artık ruhunda kölelik ve itaat olan herhangi bir insan görmeye tahammülüm kalmadı…
Bu bedenlerdeki tecrübemiz bitse bile dostluğumuz ebedi olarak devam edecek. Gelecek nesillerin bizimle aynı sorunları yaşamamaları için gereken bedelin tamamını ödemek bizim görevimiz…
İlerledikçe karşıma bin bir türlü insan profili çıkıyordu. Hükümetin yıllar süren baskısı bile insanları tek tipleştirmeye yetmemişti. Genç askerler sivil kızlarla muhabbet ederken bana rastladıklarında hazır ola geçiyorlardı. Görmezden gelip ilerlemeye devam ediyordum, insanların her şeyden çok sevgiyi paylaşmaya ihtiyacı vardı. En çok da benim…
‘’Affedersiniz bayım ancak acilen gitmemiz gerek!’’. Adam konuştukça canım sıkılıyordu. Haklı olması daha da can sıkıcıydı. Ölüleri çabucak unutup önümüze bakmamız gerektiği gibi mide bulandırıcı bir zorunluluğumuz vardı…