- Ürün Özellikleri
-
Salt Aklın Sınırları Dahilinde Din Kısa Özet
*Ahlak, özgu¨r ve dolayısıyla aklı sayesinde koşulsuz yasaya bağlı bir varlık olan insan kavramı u¨zerine inşa edildiği su¨rece, insan ne ödevini tanımak için kendi u¨zerinde bir varlık idesine ne de ödevini gözetmek için ahlak yasasından başka bir gu¨du¨ye ihtiyaç duyar… Ahlak, her ne kadar kendi maksatları için iradenin belirleniminden önceki bir amaç tasavvuruna ihtiyaç duymasa da sebep olarak değil, tersine yasalara uygun bir şekilde elde edilen maksimlerin zorunlu sonucu tu¨ru¨nden bir amaçla mecburi bir ilişkide olması muhtemeldir… Öyle ki bu amaç, sahip olmak zorunda olduğumuz bu¨tu¨n amaçların biçimsel koşulu olan (ödev) ama aynı zamanda sahip olduğumuz bu¨tu¨n koşullu amaçlarla uyuşan koşulu (ödevin gözetilmesine karşılık gelen mutluluğu) da kendinde içeren nesnenin yalnızca idesidir. Bu, imkânını en yu¨ksek, ahlaki ve en kutsal olan ve de her şeye gu¨cu¨ yeten bir Varlık’ta kabul etmek zorunda olduğumuz, du¨nyadaki en yu¨ksek iyi idesidir. Yalnızca bu ide en yu¨ksek iyinin her iki ögesini birleştirebilir. Ancak bu ide (pratik açıdan) boş sayılmaz; çu¨nku¨ o bizim doğal ihtiyaçlarımızda ve bu¨tu¨n yapıp etmelerimizde genel olarak dikkate alınan, akıl tarafından yönlendirilebilen son-amaç du¨şu¨nu¨ldu¨ğu¨nde işimize yarar, aksi takdirde o ahlaki kararlarımız için bir engel olabilir. Burada önemli olan, bu idenin ahlaktan kaynaklanıyor olmasına karşın ahlakın temeli olmayışıdır… Sonuçta insan onda ahlaki olarak etkide bulunan ihtiyaç sayesinde ödevlerinin, başarıyı da içeren bir son-amaç olarak du¨şu¨nu¨lebileceğini kanıtlar. Böylece ahlak kaçınılmaz bir şekilde dine vardırır; bu sayede o, insan haricinde gu¨ç sahibi ahlaki bir yasa koyucu idesine erişir, yasa koyucunun iradesindeki bu son-amaç (evrenin yaratılışı) aynı zamanda insanın son-amacı olabilir ve olmalıdır.*
-
2. Hamur