Kırılma Noktası’nda Yiğit Bener, 17 Ağustos Körfez depremini yazıyor: Öğretim görevlisi Selin, bu depremde yıkılan yaşamları, ama aynı zamanda yurt içinden ve dışından gelen o olağanüstü insani dayanışmayı ele alan bir roman yazmaya karar verir. Üç farklı yoldan ilerleyen kurgu, hem Selin’in bu yazı sürecinde yaşadığı duygusal depremi, hem enkazın altında çöken düzeni ve o düzenin dişlisi olarak gördüğü düşünce kalıplarını sorguladığı romanını, hem de yazdıklarını paylaştığı Amerika’daki arkadaşı Levent’in roman hakkındaki eleştirel yorumlarını aktarıyor."O geceyi yaşadık. Olanlar o denli ağırdı ki, zihinlerimiz baş edemedi, birçok duyguyu kaydedemeden bilinçaltına yolladı. Kimimiz suçlular bulduk söylenecek, kimimiz elimizden geldiğince yardıma koştuk, kimimiz korkular içinde kasıldık kaldık, kimimiz de toptan reddetti depremi, yok saydı. (...) Bu kitap, 7.4 şiddetinde, kırk beş saniye süren, resmî kayıtlara göre yirmi bin kişinin öldüğü bir depremden; düzenin dar kalıplarında her saniye ölen milyarlarca ruhtan söz ediyor. Sert sözcüklerle yazılmış bir kitap Kırılma Noktası. Başka türlü yazılamazdı. Sarsıyor."-Birsen Ferahlı-